bugün uzun zaman sonra kardeşim benimle dertleşti.. aramızda 2 ya 2 ay var kardeşimle. çocukken, en çok onunla oynardık, en çok derken, bir biz vardık.. onu koruyacağım diye az canım yanmadı, az sopa yemedim annemden. hatırlarım.. o kadar düşkündüm ki, kelimelerle anlatamam. canımdı, büyüdükçe biz ayrılıklarımız oldu.. vazgeçmedik, vazgeçtik.. ve sonunda tükenen bir abla kardeş olduk... hayat kaygısıydı belki onun buna verdiği ad... dertleri var şu sıra kardeşimin, sıkıntıları var. Rabbim seviyor ki, sınıyor onu.. bir kızı olacak Allah'ın izniyle eylül ayında. gözlerim doldu o anlatırken, ama çaresizliğine bir de beni tüketerek son verdi.. gittiğinde içim acıdı, ama ona mı acıdı, doğacak bebeğine mi acıdı yoksa beni öldürüşüne mi bilemedim.. çocukluğumuzu özledim.. yıllar evvelde annem bizi evde bırakıp, pazara giderdi, cumartesi günleri. ne alayım size derdi, ben hep, yeşil elma derdim. kardeşim araba al derdi.. kokoreç de severdim.. Kara Şimşek ve Şirinler olurdu, hatırlıyorum.. kardeşim yüzünden kolum kırıldı çocukken, kardeşim yüzünden kulağım sağır oluyordu.. şimdi o kardeşim çok kötü.. Allah'ım kardeşime derman ol ne olur. duadır bize düşen çoğu zaman.. çaresiz değiliz asla, biliyorum bunu. vazgeçmediğimiz tek şey O olmalı iken, ne hadsizce çaresizim diyor ki dilimiz? Çözmüş değilim...
bu sıralar yazacak çok şey birikti aslında benim için. mesela evlilikler hakkında uzun uzun aralıklı şekilde yazmak istiyorum.. ve dilimiz hakkında yazmak istiyorum... katılanlar olmayabilir.. kimse kimseyi benimsemek zorunda değildir.. ama saygıdan ödün vermeyelim.. ve bizden vazgeçmeyelim... mutlu akşamlar
30 Temmuz 2011 Cumartesi
29 Temmuz 2011 Cuma
çok öylesine...
ne dinliyorum sevgili günlük bil bakalım?
ayrıldık işte mutlu musun?
perişanım gururlu musun?
arabesk dinliyorum... ne var bu şarkıda? bir şey yok.. sadece sinirsel duyulara dokunuyor... benim duyularıma... kalbim kısa devre yapmaakta.. bu yazıyı sevgili Nazlı Nur Yılmaz'ın durum iletisinde gördüm. ve beni çok iyi ifade ettiğini düşündüm... bu sıralar bir kısa devre hali yaşıyorum.. elektriklenmeler kalbimi mahvediyor
bunun adı aşk değil... kırgınlık elbet var.. kızgınlıklarımsa hadsiz.. isteklerimi sınırlandırdım... özgürlükçü, maceracı yanımı ise çok evvel gömmüşüm.. aslında diyorlar ki, gençsin, her şekilde hayatının devamı için çabalamalısın? tamam çok genç olmasam da gencim diyorum, ama hayatımı devam ettirmekten kasıt, biri beni kırsın diye hareket etmekse, burada duruyorum.. duruyor muyum? durduruyorlar mı bilemiyorum tabi... neyse bakalım.. önceliklerimi belirledim zaten.. son zamanlarda ne kadar kaaçındığım konu varsa hepsini düşünmekle geçiriyorum... ve bugün bir kez daha anladım ki, önceliklerim gerçek olmadan, değişimler geçirmek kolay olmayacak. o sebeple de, önce benlik duygumu tatmin etmeliyim.. yanisi bencil olmalıyım... evet olmayı başarab ilmek önemli olan. ben kimseyi çok sevemem mesela.. annem de bunu söyler heep.. sen çok merhametsizsin der... acaba merhamet nedir ona göre? çok merak etmişimdir..
ayrıldık işte mutlu musun?
perişanım gururlu musun?
arabesk dinliyorum... ne var bu şarkıda? bir şey yok.. sadece sinirsel duyulara dokunuyor... benim duyularıma... kalbim kısa devre yapmaakta.. bu yazıyı sevgili Nazlı Nur Yılmaz'ın durum iletisinde gördüm. ve beni çok iyi ifade ettiğini düşündüm... bu sıralar bir kısa devre hali yaşıyorum.. elektriklenmeler kalbimi mahvediyor
bunun adı aşk değil... kırgınlık elbet var.. kızgınlıklarımsa hadsiz.. isteklerimi sınırlandırdım... özgürlükçü, maceracı yanımı ise çok evvel gömmüşüm.. aslında diyorlar ki, gençsin, her şekilde hayatının devamı için çabalamalısın? tamam çok genç olmasam da gencim diyorum, ama hayatımı devam ettirmekten kasıt, biri beni kırsın diye hareket etmekse, burada duruyorum.. duruyor muyum? durduruyorlar mı bilemiyorum tabi... neyse bakalım.. önceliklerimi belirledim zaten.. son zamanlarda ne kadar kaaçındığım konu varsa hepsini düşünmekle geçiriyorum... ve bugün bir kez daha anladım ki, önceliklerim gerçek olmadan, değişimler geçirmek kolay olmayacak. o sebeple de, önce benlik duygumu tatmin etmeliyim.. yanisi bencil olmalıyım... evet olmayı başarab ilmek önemli olan. ben kimseyi çok sevemem mesela.. annem de bunu söyler heep.. sen çok merhametsizsin der... acaba merhamet nedir ona göre? çok merak etmişimdir..
28 Temmuz 2011 Perşembe
arabesk...
bugün yazmadığım geldi aklıma, bu sıcaklara cümleler kuramazsam olur mu? olmaz elbette... az önce bir şarkı indirdim. ses yok, görüntü yok aslında. ama ben sözlere takılırım şarkılarda... Ayşe Özyılmazel ve Arabesk... bak bu şarkı sana gelsin sevgili Saraç...
kardeşim Murat her zaman ki gibi benimle uğraşıyor. Canlarım siz de olmasanız nasıl gülerdim ben :)
Orhan baba yardım etttttttttttttttttttttt :)))))))
bugün neşeliyim, ne kadar tuhaf insan var hayatta çözmektense onları, bıraktım kendi hallerine. takılıyorum böyle tek tabanca... birazdan uyusam mı ki günlükcüğüm? yada Oğuz Atay'ın Korkuyu Beklerken adlı öykülerle dolu kitabına mı başlasam? Özdemir Asaf ve Cemal Süreya gece beni voğdu, 4 dü uyudum uyandım buçuktu :) zaten uyuyana dek Tan dinledim. Dinlerken birisine aşık olunur mu? evet olunur... ve şimdi de Tan dinliyorum.. biraz şu kitabı okuyayım ve harmanladıklarım olursa akşam üzeri belki yazarım... Bilal Kırbacı beyle sohbet edelim azıcık.. Dinleyelim onunda hayatını. Bakarsın bizim hayatımıza dokunan tınılar vardır...
kardeşim Murat her zaman ki gibi benimle uğraşıyor. Canlarım siz de olmasanız nasıl gülerdim ben :)
Orhan baba yardım etttttttttttttttttttttt :)))))))
bugün neşeliyim, ne kadar tuhaf insan var hayatta çözmektense onları, bıraktım kendi hallerine. takılıyorum böyle tek tabanca... birazdan uyusam mı ki günlükcüğüm? yada Oğuz Atay'ın Korkuyu Beklerken adlı öykülerle dolu kitabına mı başlasam? Özdemir Asaf ve Cemal Süreya gece beni voğdu, 4 dü uyudum uyandım buçuktu :) zaten uyuyana dek Tan dinledim. Dinlerken birisine aşık olunur mu? evet olunur... ve şimdi de Tan dinliyorum.. biraz şu kitabı okuyayım ve harmanladıklarım olursa akşam üzeri belki yazarım... Bilal Kırbacı beyle sohbet edelim azıcık.. Dinleyelim onunda hayatını. Bakarsın bizim hayatımıza dokunan tınılar vardır...
27 Temmuz 2011 Çarşamba
itiraf....
kaç yıllık internet kullanıcısıyım.. yıllar, çok uzun yıllar evvel, migros'ta gezerken, bir kitap çarptıo gözüme, itiraf.com diye, okudukça gülddüm. ve o vakitten biri, düzenli bir şekilde itiraf ederim diye biten bir cümle beklemeyin, itiraf okurum. çok sıkıldığımda gülmek amaçlı, bazen hüzünlere ortak olmak amaçlı okurum. keyif alırım. bir laf vardır ve bu itiraf.com üyeleri için uygundur. itiraf ailesi... cidden orada insanlar, saçma gelse de, ayıp gelse de, bazen hayatı anlatıyorlar. az önce mesela, bir kaç itiraf okudum epey güldüm... ama dünde bir itirafı okudum ağladım.. çok ağladım.. çok eski bir itiraftı, itirafı yapan insan 11 senede 2 itiraf yapmıştı, ilk itirafı da çok hüzünlüydü, kız arkadaşı evlilik öncesi hamile kalmıştı, ve okumak için çocuğunu aldırmak istiyordu. üye ise, kız arkadaşına okuma isteği için hak veriyor, ama benim parçam, bizim parçamız diyordu. dua edin ikna edeyim diyordu. ve yıllar sonra, o aldırılmak istenen o bebek için yapılan başka bir itiraf vardı... bu defa o bebek büyümüştü,6,5 yaşına gelmişti, ve lösemi idi :( kan kanseri olmasının sebebini, bir zamanlar onu aldırmak istediği için bir ceza gören annesinin vicdan azabı, çok mutlu olan bir babanın, yıkılışı,çaresizlik ne ararsanız vardı... bir adam, kelimelerin içinde hüngür hüngür ağlıyordu... dayanamadım mesaj attım.. cevap gelir mi bilemem .. 2 sene geçmiş aradan.. ama dilerim Rabbim o yavruyu 2.ci kez bağışlamıştır.. hani derler ya, itiraf.com mu? sapık dolu derler, hayır.. göründüğü gibi değildir herşey.. yürek yangınları olanlarda var. birilerine anlatamayanlar... bir okuyuştu bugüne dair yazdıklarım.. okuduklarımı yazdım.. yazmayı seven bir insan okumayı da sever.. sevdiklerimi yazmayı bıraktırma Rabbim...
gerçek sevgiyi aramak...
dün bahsetmişimdir, bir köşe yazısı okuduğumdan.. Adem ve Havva köşenin adı, köşe yazarı ise, Seda Diker hanımefendi. ilk kez okudum sanırım bu bayanın köşesini. güzel bir başlangıç vardı, arika tespitler vardı. birisinden bahsediyordu. Hint'li bir kitap karakterinden. Herman Hesse'nin bir eserinden bahsediyordu, hiç okumadığım hatta yazarını dahi duymadığım bir eser. Muhtemelen çok okunmuş bir yazardı,ama ben duymadım bir çok yazar gibi işte.. benim hatam tabiki. neyse.. hataları konuşmak istemiyorum şu anda. yeterince düşündüm onları zaten. bugün çok şey yaptım hayatım adına.. mesela vazgeçişlerimden kazanımlarım oldu bugün.. noktalar koydum çok şeye.. aynı bahsedilen karakter gibi mi yaptım ki,Sidharta'ydı karakterin adı. her şeyi vardı, her şeye sahip sanıyordu. ama mutlu değildi.. hiç yabancı değil değil mi Sidharta bize? Hepimizde birazcık olsun vardır memnuniyetsizlik, şikayet duygusu.. Ben mesela, herşeyim var nerdeyse.. herşeyim var mı yada? maddi anlamda eksikliğim var mesela, hayat maddiyat mıdır ki? hayır tabiki de.. ama para bir araçtır yaşamaya.. bunu araç olarak görmeyenler de mutsuz olur. hızlı yaşamlar için kullanılan araçların kazaları ölümlü olur...
işte öyle, Sidharta aşkı arıyor, mutluluğu arıyor, özgürlüğü, huzuru arıyor. Bütün malını, mülkünü satıyor ve en ucube yerlerde yaşamaya başlıyor. Ayağına giyecek ayakkabısı dahi yok ama onsuz mutlu olmayı öğreniyor. Onu giymek için verdiği emek onu mutlu ediyor. Aza kanaat ediyor. Demek ki ne oluyor, ferrari satmak falan işe yaramıyor. en büyük bilge olan Peygamber efendimizin sözüne dönüp geliniyor. kanaat en büyük hazine oluyor.. zaten o ne söylerse güzel söyler demek istiyorum. köşe yazarımız bu açıdan bakmıyor ama ben köşe yazarımız olmadığımdan, kendi bakış açımı sunuyorum :)neyse bir gün bir kadın çıkıyor karşısına, kadın ki, güel, kadın ki afet... her erkek onunla olabilmek için, maddi ne varsa döküyor. ona sahip olabilmenin yolu paradan geçiyor. ve Sidharta da ona sahip olabilmek için para yok. Çünkü o az bir mutluluk için herşeyinden vazgeçmiş... ve tüm yüreğini, ruhunu katarak ona bir şiir yazıyor. Ve kadın bu şiiri beğeniyor. bir öpücükle ödüllendiriyor Sidharta'yı.. bir öpücük ama kadın ona ruhunu ekliyor. Maddiyatı unutuyor. Adam doyamıyor o öpücüğe.. doyamıyor ve daha fazlası için, daha çok çalışıyor, yine paranın kölesi oluyor. O kadından başka kadınlarla olmak için daha da zebgin oluyor. ve sahip olduğu tek serveti , mutluluğu kaybediyor.. tanıdınız mı? hepimizde biraz Sidharta vardır.. ama o denli herşeyi bırakacak cesaretimiz yoktur...cesaret işte, bizlerde olmayan.. hani aptallık ve cesaret aarasında ince bir çizgi vardır ya, orada durmayı bilmek lazım. bizler ya duramıyoruz, ya o çizgiye dahi varamıyoruz... ama hırslarımız, bizi kör ediyor. efendisi olacaklarımızın, kölesi oluyoruz. ben de memnuniyetsizlik var sanırım. ama derin düşününce, mutlu olmadığınız yer de mutluluğu zaten konuk edemezsiniz. düşsel mutluluklarda yeterli gelmez kimseye. yada bana gelmez.. ama İngiltere'ye gitme hayalim bana umut aşılıyor. vazgeçmiyorsam çoğu zaman, o yağmurlarda ıslanmak içindir.. vazgeçmediğim çok unsur var elbet hayatımda. ama her birinden bahsetmek için erken, ve bazı şeylere devam etmek için geç.. geç olanlara lafım yok gelecek olanlara hoş geldin demek istiyorum.. mesela, yeni bir hayat bekliyor beeni farkındayım.. çok kararlar aldım, çok adımlar attım farkında olmadan. farkındalıklarımın farkına varma çabası şimdi bende ki.. yanımda yürüyecek olan gölgemde olsa, biz o gölgeye binbir anlam yüklemeyi öğrendik hayatta.. öğrndiklerimizle müsemma kalmamalıyız, yaşamalıyızda, uygulamalıyızda. bugün bir dost dedi ki, kısacık bir zaman dilimi var karşımda, onu da iyi değerlendirmek istiyorum.. evet ya, o kısa hayatları değerlendirmeye bakalım. hata diye düşündüklerimiz, bazen doğrular doğurabilir. ve doğrularımız, bir gün hata olup canımızı yakabilir.. yollar vardır devam etmek istediğimiz, yolsuz kalıp, yolculuklarımızı bitiremediğimiz.. bir karar verilmişse, dönmemelisiniz kararından düsturu ne kadar sığda olsa, sizin kararınızdır sonuçta. şikayetlerimiz olmaz o bakımdan. dün gece mesela geç uyudum, uykudan ölüyordum, yine de müzik dinledim karanlıkta.. çok sevdiğim şarkılar vardı kulağımda ve hayatıma anlam yükleyen şarkılar... Sidharta mesela o kadını kaybetti hırsına yenildi.. ben ise aşkı kazanmadım , o yüzden kaybım olmadı ... kaznmadığını kaybedemezsin.. şarkılarda dile getirdiğim bu oldu. ağladım ama üzüldüğümden değil, kararlar alırken bazen, kendinize yenilmek lazımdır.. bu sizi savaş alanında daha güçlü kılar. ben de bugün sabahıma hüzünle başlayıp, günüme öyle güzel devam ediyorum.. Elhamdülillah yüreğimden geçene, verdiğim kararları vermeme yardım eden Rabbime şükürler olsun... yazacağım ömrüm yettikçe.. herşeysiz yapabilirim, ama yazmadan ben mutlu olamam. ben yarım kalırım... yarım bırakma beni Allah'ım
işte öyle, Sidharta aşkı arıyor, mutluluğu arıyor, özgürlüğü, huzuru arıyor. Bütün malını, mülkünü satıyor ve en ucube yerlerde yaşamaya başlıyor. Ayağına giyecek ayakkabısı dahi yok ama onsuz mutlu olmayı öğreniyor. Onu giymek için verdiği emek onu mutlu ediyor. Aza kanaat ediyor. Demek ki ne oluyor, ferrari satmak falan işe yaramıyor. en büyük bilge olan Peygamber efendimizin sözüne dönüp geliniyor. kanaat en büyük hazine oluyor.. zaten o ne söylerse güzel söyler demek istiyorum. köşe yazarımız bu açıdan bakmıyor ama ben köşe yazarımız olmadığımdan, kendi bakış açımı sunuyorum :)neyse bir gün bir kadın çıkıyor karşısına, kadın ki, güel, kadın ki afet... her erkek onunla olabilmek için, maddi ne varsa döküyor. ona sahip olabilmenin yolu paradan geçiyor. ve Sidharta da ona sahip olabilmek için para yok. Çünkü o az bir mutluluk için herşeyinden vazgeçmiş... ve tüm yüreğini, ruhunu katarak ona bir şiir yazıyor. Ve kadın bu şiiri beğeniyor. bir öpücükle ödüllendiriyor Sidharta'yı.. bir öpücük ama kadın ona ruhunu ekliyor. Maddiyatı unutuyor. Adam doyamıyor o öpücüğe.. doyamıyor ve daha fazlası için, daha çok çalışıyor, yine paranın kölesi oluyor. O kadından başka kadınlarla olmak için daha da zebgin oluyor. ve sahip olduğu tek serveti , mutluluğu kaybediyor.. tanıdınız mı? hepimizde biraz Sidharta vardır.. ama o denli herşeyi bırakacak cesaretimiz yoktur...cesaret işte, bizlerde olmayan.. hani aptallık ve cesaret aarasında ince bir çizgi vardır ya, orada durmayı bilmek lazım. bizler ya duramıyoruz, ya o çizgiye dahi varamıyoruz... ama hırslarımız, bizi kör ediyor. efendisi olacaklarımızın, kölesi oluyoruz. ben de memnuniyetsizlik var sanırım. ama derin düşününce, mutlu olmadığınız yer de mutluluğu zaten konuk edemezsiniz. düşsel mutluluklarda yeterli gelmez kimseye. yada bana gelmez.. ama İngiltere'ye gitme hayalim bana umut aşılıyor. vazgeçmiyorsam çoğu zaman, o yağmurlarda ıslanmak içindir.. vazgeçmediğim çok unsur var elbet hayatımda. ama her birinden bahsetmek için erken, ve bazı şeylere devam etmek için geç.. geç olanlara lafım yok gelecek olanlara hoş geldin demek istiyorum.. mesela, yeni bir hayat bekliyor beeni farkındayım.. çok kararlar aldım, çok adımlar attım farkında olmadan. farkındalıklarımın farkına varma çabası şimdi bende ki.. yanımda yürüyecek olan gölgemde olsa, biz o gölgeye binbir anlam yüklemeyi öğrendik hayatta.. öğrndiklerimizle müsemma kalmamalıyız, yaşamalıyızda, uygulamalıyızda. bugün bir dost dedi ki, kısacık bir zaman dilimi var karşımda, onu da iyi değerlendirmek istiyorum.. evet ya, o kısa hayatları değerlendirmeye bakalım. hata diye düşündüklerimiz, bazen doğrular doğurabilir. ve doğrularımız, bir gün hata olup canımızı yakabilir.. yollar vardır devam etmek istediğimiz, yolsuz kalıp, yolculuklarımızı bitiremediğimiz.. bir karar verilmişse, dönmemelisiniz kararından düsturu ne kadar sığda olsa, sizin kararınızdır sonuçta. şikayetlerimiz olmaz o bakımdan. dün gece mesela geç uyudum, uykudan ölüyordum, yine de müzik dinledim karanlıkta.. çok sevdiğim şarkılar vardı kulağımda ve hayatıma anlam yükleyen şarkılar... Sidharta mesela o kadını kaybetti hırsına yenildi.. ben ise aşkı kazanmadım , o yüzden kaybım olmadı ... kaznmadığını kaybedemezsin.. şarkılarda dile getirdiğim bu oldu. ağladım ama üzüldüğümden değil, kararlar alırken bazen, kendinize yenilmek lazımdır.. bu sizi savaş alanında daha güçlü kılar. ben de bugün sabahıma hüzünle başlayıp, günüme öyle güzel devam ediyorum.. Elhamdülillah yüreğimden geçene, verdiğim kararları vermeme yardım eden Rabbime şükürler olsun... yazacağım ömrüm yettikçe.. herşeysiz yapabilirim, ama yazmadan ben mutlu olamam. ben yarım kalırım... yarım bırakma beni Allah'ım
26 Temmuz 2011 Salı
Aptal
bugün epey sıcak, diyorlar ki; Afrika sıcaklarıymış bunlar. Afrika da nem var mı acaba? Afrika da yaşayanlara Allah yardım etsin, elbet bünyeleride alışkındır bize göre.. Sıcakları sevmiyorum, yaz mevsimini sevmiyorum. elimde değil ya..
bugün keyfim yok pek, dünden dolayı sanırım. dün bir ara çok düşüncelere daldım, daldığım yerlerde boğulmak üzereydim sanırım. gece 3 tü uyuduğumda, uyandığımda sabah 5,5 tu. uyuyamadım bugün. uykum da yok. keyfim de yok... böyle gider sanırım bugün.. müzik dinliyorum sadece, hiçbir şey gelmiyor içimden. güleceğim muhakkak inanıyorum ama bugünlük beni affet hayat. yarına çıkar mıyım bilemem tabi,bildiğim şu anda böyle olduğu. dün sevgili Zafer tatile gitti ailesiyle, sanırım akşam haber ver aklım sizde kalmasın isteğime arayarak cevap vermiş, ama ben telefonu kapatacak vakti bulmuşum. dün gece deprem oldu ayrıca, hissettim bu defa.. mutfak masasında oturmuş, telefondan müzik dinliyordum.. benim pembeeee telefonumdan.. değişmeyi planlıyorum önümüzdeki günlerde, bir beyaz I phone 4 güzel olmaz mı sevgili günlükcüğüm? dur bakalım nasip yarınlar ne getirir bilemem.. bu sıralar, Özdemir Asaf okuyorum aralarda Cemal Süreya.. güzel geneelde, bazıları çok kalem sarfiyatı gibi geliyor bana.Ve bazıları derinden yaralıyor insanı.. Cemal Süreya mı Özdemir Asaf mı diye sorsalar, Cemal Süreya derim gibi geliyor, bilemiyorum, çok benziyor yaklaşımları.. Ama Cemal Süreya daha ters cevaplar veriyor sanki sevgiliye.. bilmiyorum işte bitirelim bakalım .. aynı anda kıyas için okumuyorum elbette ama okurken kıyas yapmadan da olmuyor... aslında onlar bitsin, kısmetse okumak istediğim 1 raf dolusu kitabım var. ve ilk fırsatta okumak istediğim Tutunamayanlar... Oğuz Atay okuma fırsatım olmadı hiç, açıkçası öncedende pek bilgim yoktu. Ama Olric karakteri ile yüreğime tercüman olduğunda etkilenmeden edemedim.en çok da;
- ellerimde yokluk var Olric
- ne gibi efendimiz?
- ellerimde elleri yok Olric...
ellerimde elleri yok.. bir yoksunluğu böyle içli dile getiriş ..
geçen gün bir genç kız ile sohbet etme tanışma imkanı buldum.. o kadar mutlu oldum ki anlatamam, o kadar gereksiz şeyleri yazıyorum ki, ondan bahsetmemekle kendimden utandım.. lise 2 ye geçmiş şimdiler 10.cu sınıf diyor sanırım. çok değerli bir dostun kızıydı kendisi. Gül abla merhaba ben Elif dedi. O anda babasının sayfasından yazdığını anladım tabi. Beni çok sevdiğini, yazdıklarımı çok beğendiğini söyledi. Genç bir yürek, hele ki öyle olgun bir yürek benim yazdıklarımı beğenmiş.. Gurur duydum bir an kendimle.. İnsan yazdıkça değil, okudukça var oluyormuş sanırım. Yazmak değildir marifet elbet, yazdırtanlarada teşekkür etmek lazım. ama sadece keramet onlarda olsaydı, bizim yanımızda değil de, başkalarının yanındayken de o başkalarına yazdırırlardı... Sezai Karakoç üstadımın dediği gibi...
Ferdi Tayfur Kır Çiçekleri kulaklarımda şu anda. sevgili teyzem ve eniştemin şarkısı.. onlar Adana'lı.. ve eniştem bu şarkıyla teyzemi kendine aşık etmiş. Ama benim telefonumda olma sebebi bu değil, annemin arabesk sevdası, bir çoğunu sildim hafıza kartından ama bunun gibi bir kaç tanesini bıraktım. Ben de severim bu şarkıyı, Adana'lı yanımdan mıdır ki ? Adana'yı sevmem ama Allah'tan kuzenim bunu okumuyor delirmişti .. sabah sabah kuzenimle konuştuk, özledim cidden onu. o benim herşeyimdir. canımdır, ciğerimdir. kardeşimdir.. ama gurbet yok mu? yada kim gurbette ki? o değil, o zaten memleketinde. ben gurbet olarak hiçbir yeri bilmiyorum zaten. bana memleket yok... bugün bir dostla sohbet ediyorum , umut var her kelimesinde, huzur var. Allah daim kılsın. Ali Haydar Zengin, Allah seni eşini ve oğlun Rüzgârı hep mutlu eylesin... dua saatidir de kabul olur inşallah. Umut var evet, her zaman kötülük olacak diye bir şey yok... ama bunun ayırdında olmak için de, biraz kafa dinlemek lazım kendi adımıza... benim adıma bir ıssız ada adresi alabilir miyim diyorum? ama kimsecikler olmasın bir süre... sessizlik istiyorum.. kırgın kalbime hükmetmeye başladım. kırgınlıklarım kızgınlığa dönüşüyor ama, bunu ise sevmiyorum...
karısına aşık ama söylemeyim diyor ya .. hey güzel Allah'ım, sebebi de şımarmasınmış. ne günlere kaldık ...
dün akşam gecikmiş bir köşe yazısını okudum. ve epey de beğendim yazıyı. Ademler ve Havvalardı köşenin adı,SABAH gazetesinin eklerinden birindeydi.. Çok beğendim.. aşkı anlatmıştı, bizi anlatmıştı, herşeyi bir kitap izlenimiyle yazmamıştı, ama bir kitap yansımasıydı.. o konuda yazacağım inşallah. uzun uzun yazdım.. her yönden yazdım sanki.. ve işte milyon kere dinlediğim şarkı... Deniz Seki ve Aptal... bana gelsin...
bugün keyfim yok pek, dünden dolayı sanırım. dün bir ara çok düşüncelere daldım, daldığım yerlerde boğulmak üzereydim sanırım. gece 3 tü uyuduğumda, uyandığımda sabah 5,5 tu. uyuyamadım bugün. uykum da yok. keyfim de yok... böyle gider sanırım bugün.. müzik dinliyorum sadece, hiçbir şey gelmiyor içimden. güleceğim muhakkak inanıyorum ama bugünlük beni affet hayat. yarına çıkar mıyım bilemem tabi,bildiğim şu anda böyle olduğu. dün sevgili Zafer tatile gitti ailesiyle, sanırım akşam haber ver aklım sizde kalmasın isteğime arayarak cevap vermiş, ama ben telefonu kapatacak vakti bulmuşum. dün gece deprem oldu ayrıca, hissettim bu defa.. mutfak masasında oturmuş, telefondan müzik dinliyordum.. benim pembeeee telefonumdan.. değişmeyi planlıyorum önümüzdeki günlerde, bir beyaz I phone 4 güzel olmaz mı sevgili günlükcüğüm? dur bakalım nasip yarınlar ne getirir bilemem.. bu sıralar, Özdemir Asaf okuyorum aralarda Cemal Süreya.. güzel geneelde, bazıları çok kalem sarfiyatı gibi geliyor bana.Ve bazıları derinden yaralıyor insanı.. Cemal Süreya mı Özdemir Asaf mı diye sorsalar, Cemal Süreya derim gibi geliyor, bilemiyorum, çok benziyor yaklaşımları.. Ama Cemal Süreya daha ters cevaplar veriyor sanki sevgiliye.. bilmiyorum işte bitirelim bakalım .. aynı anda kıyas için okumuyorum elbette ama okurken kıyas yapmadan da olmuyor... aslında onlar bitsin, kısmetse okumak istediğim 1 raf dolusu kitabım var. ve ilk fırsatta okumak istediğim Tutunamayanlar... Oğuz Atay okuma fırsatım olmadı hiç, açıkçası öncedende pek bilgim yoktu. Ama Olric karakteri ile yüreğime tercüman olduğunda etkilenmeden edemedim.en çok da;
- ellerimde yokluk var Olric
- ne gibi efendimiz?
- ellerimde elleri yok Olric...
ellerimde elleri yok.. bir yoksunluğu böyle içli dile getiriş ..
geçen gün bir genç kız ile sohbet etme tanışma imkanı buldum.. o kadar mutlu oldum ki anlatamam, o kadar gereksiz şeyleri yazıyorum ki, ondan bahsetmemekle kendimden utandım.. lise 2 ye geçmiş şimdiler 10.cu sınıf diyor sanırım. çok değerli bir dostun kızıydı kendisi. Gül abla merhaba ben Elif dedi. O anda babasının sayfasından yazdığını anladım tabi. Beni çok sevdiğini, yazdıklarımı çok beğendiğini söyledi. Genç bir yürek, hele ki öyle olgun bir yürek benim yazdıklarımı beğenmiş.. Gurur duydum bir an kendimle.. İnsan yazdıkça değil, okudukça var oluyormuş sanırım. Yazmak değildir marifet elbet, yazdırtanlarada teşekkür etmek lazım. ama sadece keramet onlarda olsaydı, bizim yanımızda değil de, başkalarının yanındayken de o başkalarına yazdırırlardı... Sezai Karakoç üstadımın dediği gibi...
Ferdi Tayfur Kır Çiçekleri kulaklarımda şu anda. sevgili teyzem ve eniştemin şarkısı.. onlar Adana'lı.. ve eniştem bu şarkıyla teyzemi kendine aşık etmiş. Ama benim telefonumda olma sebebi bu değil, annemin arabesk sevdası, bir çoğunu sildim hafıza kartından ama bunun gibi bir kaç tanesini bıraktım. Ben de severim bu şarkıyı, Adana'lı yanımdan mıdır ki ? Adana'yı sevmem ama Allah'tan kuzenim bunu okumuyor delirmişti .. sabah sabah kuzenimle konuştuk, özledim cidden onu. o benim herşeyimdir. canımdır, ciğerimdir. kardeşimdir.. ama gurbet yok mu? yada kim gurbette ki? o değil, o zaten memleketinde. ben gurbet olarak hiçbir yeri bilmiyorum zaten. bana memleket yok... bugün bir dostla sohbet ediyorum , umut var her kelimesinde, huzur var. Allah daim kılsın. Ali Haydar Zengin, Allah seni eşini ve oğlun Rüzgârı hep mutlu eylesin... dua saatidir de kabul olur inşallah. Umut var evet, her zaman kötülük olacak diye bir şey yok... ama bunun ayırdında olmak için de, biraz kafa dinlemek lazım kendi adımıza... benim adıma bir ıssız ada adresi alabilir miyim diyorum? ama kimsecikler olmasın bir süre... sessizlik istiyorum.. kırgın kalbime hükmetmeye başladım. kırgınlıklarım kızgınlığa dönüşüyor ama, bunu ise sevmiyorum...
karısına aşık ama söylemeyim diyor ya .. hey güzel Allah'ım, sebebi de şımarmasınmış. ne günlere kaldık ...
dün akşam gecikmiş bir köşe yazısını okudum. ve epey de beğendim yazıyı. Ademler ve Havvalardı köşenin adı,SABAH gazetesinin eklerinden birindeydi.. Çok beğendim.. aşkı anlatmıştı, bizi anlatmıştı, herşeyi bir kitap izlenimiyle yazmamıştı, ama bir kitap yansımasıydı.. o konuda yazacağım inşallah. uzun uzun yazdım.. her yönden yazdım sanki.. ve işte milyon kere dinlediğim şarkı... Deniz Seki ve Aptal... bana gelsin...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)