12 Ağustos 2011 Cuma

Gecenin Sessizliği

hava harika diyerek merhaba diyorum bugün blogcuğum...

hava neden haarika? kapalı hava İstanbul'da, yağmur var, serin, rüzgâr var... yani beni ben yapan her güzellik toplanmış.. ben Sonbahar çocuğuyum, ondan mıdır acaba, bu denli yağmur aşığı oluşum, grileri sevişim? Bu tür havaları seven için, depresyon tanısı konuyormuş.. Depresif bir ruh haliymiş.. ilginç, ben en çok bu havalarda mutlu oluyorum, yüzüm gülüyor.. bence bu bilimsel veriler her zaman doğru olmayabiliyor..
Sonbahar'ın ayak sesleri duyulmaya başlandı sanırım... Hoş geldin...

dün gece hatta sabah 6 ya geliyordu uyudum. uzun zaman sonra, ilk kez o derece geç yattım. hayırlısı olsun, bunu sağlıksız bulanlar var, elbette uykusuzluk ciddi bir sorun.. ama işlerimi bitirirken, çay demledim taze taze, sonra o güzel çayı, bir başıma, balkonda yudumladım. binbir türlü düşünce üşüştü tabi yüreğime. hava serindi, rüzgârlıydı, yağmur vardı.. yani beni ben yapan bir havaydı.. çevredeki binaları seyrettim öncesinde, düşündüm, kaç kişi uyuyor şimdi diye, huzurlu mu uykuları, dünya telaşesi, bilinç altlarını etkileyenler kaç kişidir diye düşündüm.. gecenin sessizliği çöktü içime, huzuru dinledim.. sessizliği bölen acı bir ambulans sesiydi, Allah'ım yardım et dedim, kimin ne derdi varsa yardım et.. Senden başkasının yetersiz olduğu, senden başkasının yalan olduğu şu dünya da, bir sana sığınmalıyız dedim.. daha neler geldi aklıma, yanımda birisi olsaydı ne güzel olurdu diye de iç geçirdim açıkçası.. hayat hep yalnızlık üzerine kurulu olunca olmuyor asla..ruhen anlaştığın, o vakit sana eşlik edecek bir değer.. yoktu.. uzaklardaydı belki de o değer. belki hiç yoktu. varlığın ve yokluğun ispatı nedir ki? işte o sebeple var mıydı diye düşündüm önce, yanımda olmayan yok mudur yoksa dedim? düşünmek güzel şey vesselam.. yo olana sözüm yok, var olmak istemeyene sözüm var.. istemediğin yerde, istiyorum türküleri söylemeyin kimseye.. detone sevdalar, derin yaralar açar yüreklerde.. benim yanıma yakıştırdığım diye bir tabirim yok. yanıma herkes yakışır muhakkak.. ben herkesin yanına yakışır mıyım acaba? yalnız gitmez asla hayat.. ama yanıma kimseler gelsin de istemiyorum çoğu zaman.. kırılmak korkusu yok mu? ah o korkular! korkmazdım normalde hayattan, yada korkmazdım kırılmaktan.. ama şimdilerde çok kırıyorlar beni... en çok da en değerlilerim kırıyor.. değerlilerim demişken, en değerlilerim her zaman öncelikle kızlarım, sonrasında Reyhan'ım ve Murat'ım.. yani kardeşlerim.. sonrası mı? sonrası kendisini bilsin.. dile gelmesin yüreğim... gecenin sessizliğinde, içsel kelamlarım oldu işte böyle, daha çok şey geldi aklıma, ama her gelen akla, yazılmaz ki burada...
güzelsin ey yağmur.. rahmetsin, bereketsin.. huzursun.. afet eylemesin seni yüce Rabbim...






9 Ağustos 2011 Salı

Ölüm...

keyfimizi kaçıran ne çok ufak detay vardır.. halbuki hayat kısalığına rağmen detaylara takılmasak daha da uzun gelebilir.. farkında mıyızdır? ansızın gideceğimizi bile bile neden farkında olmayız ki? hayat kısa.. laf olsun diye de denmiyor bu söz aslında.. göz açıp kapayıncaya kadar geeçen bir ömür saklarız can denen bağrımızda... ömür 4 harfli... ölüm 4 harfli.. topraktan geldik toprağa gideceğiz.. felsefe yada gerçek mi denir bilinmez ama yadsınamaz olan bu.. hayat yalan... yalan olmasaydı, gidenler olmazdı.. adına ebedi yolculuğa uğurladık desekte...

herkes kendini ölümsüz sandığı için hata yapıyor ya.. ölene dek ölümsüzüz.. adı üstünde ölene dek... vakit geldiğinde, son yolculuğa değil, son başlangıca yol alırız... ama hep soğuk olduğundan, ölümden korkarız.. soğukluğu sizin hayatınızla alakalı. Hakk'a kavuşmak olarak görseydi yürekler ölümün asıl yanını, korkarlar mıydı?

Rabbim hayırlı ölümler nasip eyle bizlere... bugün ölümden dem vurdum yine.. ölüm hayatın gerçeği iken, tozlu bir rafa kaldıramazdım ya.. kalem yazmadan edemez.. gönül sevmeden yapamaz... o sebeple, hayatı yazıyorum.. o sebeple hayatı seviyorum...

8 Ağustos 2011 Pazartesi

Yalan

sabah sabah uyku tutmadı, keyfim yok bir kaç gündür.. aslında daha iyiyim yalan yok şimdi... daha zorlu savaşlardan çıkışımı düşünecek olursam.. buna şükür diyeceğim bir haldeyim... bu aralar, gereksiz insancıkları gözlemlemek, tanımakla meşgulüm mesela.. herkeesin nasıl yalan söylediğini dinliyorum. yalanların kalıpları aynı mesela, hepsi aynı.. temeli çürük zaten bu yalanın... içimde bir gülme başlıyor yalanları duymaya başladığımda, iyi söyleyen varsa, içime sıkıntı giriyor.. kendi de inanıyor söylediğine diyerek kaç yalanı işittiğimde canım sıkıldı... bir kişi için değil bu yazdığım, genel manada söylüyorum.. dürüstlük bu kadar ucuz olmuş... acaba çıkıp yalan söylesem benim de değerim artar mı? değer veriyorum diye başlasa cümlelerim, karşımdakiler inanır mı? gözlerim yada sesimden anlaşılmaz mı yalanlar? bir de yalan olduk diyeceğimiz anlar vardır...

kaç gündür Nurcan ablam neden kabul etmedi diyordum beni, ekledim kaç gün önce ama ses yok.. bu sabah uyku tutmayan bu sabahta öğrendim o sonsuz uykusuna yatmış... Şok olmak mıdır bu? Hayır hepimiz öleceğiz elbet, ebedi yolculuk dedikleri hepimiz için.. Kaç gündür içime doğuyordu bu mu canımı sıkan acaba :( Çok sevdiğiniz birisini kaybetmek yürek acıtıyor. Kaç kez duvarına, ablacım mutlu akşamlar sevildiğini unutma diye yazdım kim bilir? kaç kez ellerinden öptüm dedim... bilinmez rakamlar vardır ve şimdi dilime düşmesi gereken dualar var... rakamlarına değil, samimiyetine inandığım..
yalan oldu... o da yalan oldu... mekânı cennet olsun...

yalanlar üzerine yazacaktım ama yalanın iki çeşidi üzerine yazıp, gözlerimi yumacağım şimdi... içim dolu... ilerleyen vakitlere sığarsa içim yazmak istiyorum... nasip olur mu acaba? yaşan olursam şayet ben de o arada, helal ediyorum hakkımı herkese..