23 Temmuz 2011 Cumartesi

gönül gezintisi...

bugün çok sıcak diyerek, günüme ışık tutmak istiyorum.. beni tanıyanlar bilir, sıcak havayı, yaz mevsimini hiç sevmem. aksine, sonbahar, kış olmalı, yağmurlu yada kapalı olmalı hava. depresyon belirtisi diyenler var. ama bir de şu bakış açısıyla baksalar. ben o vakitler daha çok seviyorum dışarıda gezmeyi, pencereden,balkondan dışarıyı seyretmeyi. mutlu oluyorrum. içim kararmıyor aksine, keyfim artıyor... hoş görü nerde kaldı acaba?
bir ay daha bitmek üzere kısmetse, ne ifade ediyor derseniz, zamanın geçtiğini anlıyorsunuz, ama nasıl geçtiğini fark edemiyorsunuz. malesef zaman hızla gidiyor, ne yapıyoruz diye oturup düşünmekse gecikmiş bir hesaplaşma oluyor hepimiz adına.zamanı durduramayız ama zamanı anlamlandırabiliriz yaşantımızla.. çok umutlu konuştum sanki çok... bu sankiden sonra ki çok kelimesi paragraf bozukluğu oluşturmuş olabilir mi? çok orada yersiz miydi ki ?


bak şimdi ne dinliyorum? Erkin Koray Arap Saçı... heyhat bu şarkı anlamını hiç yitirmiyor ya.Ben dinlediğim şarkılarla çok içli dışlıyımdır. Öylesine bir şarkı dinlemem mesela.Ne dinliyorsam, bir anlamı vardır ben de... Kızdığım zaman çok müzik dinlerim ama,hem de sessiz dinlemem. Ruhumun isyan bayraklarını açtığı vakit susarım ama kulaklarım inler.. İçimde kopan fırtınaların sesini kimseye duyurmam... bu sıralar cidden çok ama çok kızgınım.. ve bu defa kızgınlık sebebim kendimim.. ben nasıl aptal olabildim diye kendimi çapraz sorgulamalarda bırakıyorum. ama susuyorum.. hani bana susuyorlardı ya.. ben de onlardan öğrenmişim gibi susuyorum...sustukça daha da kızıyorum.. bakalım bu kızgınlık hali nerede son bulacak?

konuşuyorsak aşkımızdan!!! diyen bir tarife varmış... konuşuyorsak aşkımızdan demek diyorum :) susuyorsak aşksızlığımızdan olsa gerek.. de, aşksız olmanı kabullenebilirim de, korkaklığını asla...o sebeple, şimdilik gidiyorum... susmuyorum .. gidiyorum.. döneceğim ama...

bu arada, Bilal Kırbacı isimli bir sevgili okurum varmış, kendisinin takibi, yorumları, fikirleri bu sıralar bana yön verdi. eklemeden geçemeyeceğim.. onur duydum.. az önce dediğim gibi, bir yazarın iç dünyasını anlamak için kelimelerinde yolculuk yapmak lazım.. o sebeple, her kim yüreğimde geziniyorsa, hoş geldiniz, sefa getirdiniz demek istiyorum... sevgili okurlarım cümlesi çok havalı oluyormuş ama her okur, bir gönül dostudur. sevgilerle gönül dostları....

21 Temmuz 2011 Perşembe

susuyorum... tercihlerim...

merhaba sevgili günlük...

bugünün anlam ve önemi var mı? evet bir çok insan için var. bugün sınav sonuçları açıklandı. bir çok genç için çok önemli hale gelmiş malesef. hani hayatları buna bağlıymış gibi bunalıma girenler için epey üzülsem de, bunu hastalıklı bir yaklaşım olarak değerlendiriyorum. nasptir bazı şeyler.. çabalarsın vazgeçmezsin ama idrak edersin, kabullenirsin...işte bunu ba

şaramayan gençlere üzülüyorum. hayırlısı olsun...

ve gelelim bana, bugün ilkinden yüksek, diğerinden biraz daha düşük bir puan aldım sınavdan. bana yarıyor mu? evet faydama aldığım puanlar. en en istediğim bölüm yok ama en istemediğim ve ortalama istediğim bölümleri yazabiliyorum.bakalım hayırlısı olsun. ama kafam yine karıştı, gençler ne yapsın ya?

Hayırlısı olsun bakalım, diğer seçenek benim için 14 senedir en uzaklatrda ki seçenek.. ama alanım o... ve alanımda sadece fıkıh bölümünde ilerlemek istediğimse tek gerçek.. dediğim gibi hayırlısı olsun.

hayat herkese istediğini sunmuyor elbette, biraz çabayla, eline ne geçerse onu yapmaya çalışıyorsun. ne kadar huzur verir bilinmez tabi, ama bu defa, hiç çabalamadım.. aslında ben çoğu zaman çabalamam..ama bu kez, tercih hakkı ben de olacak.. acı çekerken , yanlışlarımı yaparken çoğu zaman, başkaları karar verdi benim yerime. aklım yetmediğinden değil elbet, ama seçimlerimi görmek istemediklerinden.. bu kez bir yola adım atmaya niyetliyim.. herkesi, herşeyi geride görmeye niyetliyim. Rabbim tut ellerimden...

dün erkek kardeşime bir itirafta bulundum.. dile getirmek istemediğim bir itiraftı... güvenimi yitirdim herkese, herşeye.. ondan sonra, kim ne derse desin, sanki yalan söylüyor herkes hayatımda. o an öyle ağlayasım geldi ki, kaç gündür ağlamıyorum ama kaç gündür içime gömdüğüm bu kırılışıda kaldıramıyorrum. susuyorsam, büyüklükten değil, kırılmışlıktan .. herkes mi yalan söyler? evet herkes söyler.. ama şimdi cidden herkes söylüyor sanki... ah ah.. ne diyebilirim ki.. susuyorum

20 Temmuz 2011 Çarşamba

devamı var...

bugün acaip yorgunum, kesilmeyen bir baş ağrım var, ayağımda ağrıyor.. gitgide artan bir şiddetle, ve eklemlerim yine hızla sızlıyor. insan canı sıkkınken daha mı kendini dinliyor ki diyorum? bunlar mutluykeen, eğleniyorken de devam eden rahatsızlıklarım... ameliyat deniyor.. ama iyileşeceğime inanmazken, neden o kararı vereyim diye düşünüyorum. işte burda cevabı buluyorum, inancımı yitirmişken, şifayı nasıl bulayım? inancımı bir çok şeye karşı yitirdiğim gerçeği ile yüzleşiyorum fark etmeden. mesela insanlara karşı inancımı yitirdim, en kötüsü bu mudur diyorum? belki ama en kötüsü her zaman vardır derim hep. demek ki en kötüsü bu değil. en kötüsü kendinize olan inancınızı yitirmenizdir. ben onu çok önce yitirdim. vazgeçtiklerimin bedelini ödeye ödeye, kabullenişlerimin üstüme çökmesini seyrede seyrede yitiriyorum.. muhakkak çıkışlarım oluyor, çabalarım oluyor. o kadar da boşvermişliği sevmem.. ama ne yapsam beyhude gibi geliyor, her çırpınışımla daha da boğuluyorum sanki.. bugün, sevgili Zafer Yazıcı ile uzun uzun hasbihal ettik. o inasancıl yanını dile getirdi, umutlardan bahsetti, hayata başkasını mutlu ederek devam edersem, daha mutlu olurum dedi. hayallerim beni ben yapar diyor, ve ekliyordu, ben insanları seviyorum dedi. insan olmayı başarabilmiş çok az kişiden birisi bence kendisi.. dürüst, inançlarından ödün vermeyen birisi. vazgeçmedi bugün benim bu ruh halimden.. herkes onun için bir önem arz ediyordu, ben de herkes aynı yerde olamaz dedim. değiştiremem bunu, ben herkesi aynı kefeye koyamam. ben de herkes ederi kadar... onun kadar optimist bakamam hayata biliyorum. hepimiz yaşadıklarımızla müsemmayız.. tabi ki herkes kendince bir hikâyeye sahip, tabi ki dersler almalıyız.. ama ben son zamanlarda epey kötü bir ders aldım hayata dair.. kırıldım mı? kırmalarına izin mi verdim diye soruyorum. izin verdim.. ve o günlerin hepsinde Zafer vardı yanımda, fark etmedi ne kadar yüreğime dokunduğunu.. varlığı ile şunu fark ettim, herkes kırılabilir, herkes hata yapabilir. hepimiz insanız .. ama ben bu defa kabuğuma çekilmeye karar verdim..bana önerisi gülümse oluyor.. sevgili terazi bizim değilse bile, benim ruhumda fırtınalar kopuyor.. bu kez toparlayamıyorum kendimi... ama varlığına teşekkür ediyorum... iyiki varsın...

18 Temmuz 2011 Pazartesi

yine gitmek lazım...

yana yana değil güle güle devam edin hayata.. hep vazgeçmişliklerle yürüyemeyiz ya! güle güle deyimini, yolun açık olsun anlamında da kullanabiliriz, gülümsemek anlamında da, dilimizin en sevdiğim yanı bu. cinaslarla dolu...sesteşlerle dolu. ama anlamı açıktır aslında..

işte öyle, işte böyle dediğimiz bir günü daha karşıladık. her işin başı sağlık deriz ya, her işin başı inançlarımızdır aslında.. inandığımız herşey kalbimizin gerçeğidir...gerçeklerimizle mutlu da oluruz, mutsuzluk girdabında da boğuluruz. seçim bizimdir aslında.. ben çoğu insana göre, pozitif, bir çok tanıdığıma göre, içten,sıcakkanlı biriymişim. aslında agresif olduğumu söyleyenlerde mevcut. fanatikliğim bu söylemi destekliyor sanırım :) aslında bazı şeyleri kabullenişim beni çileden çıkarıyor.. buna eğitim psikolojisinde , öğrenilmiş çaresizlik diyorlar... ben bir çok bakımdan ne kadar güçlü olursam olayım, her zaman yürekli başımı taşıyacak bir omuzun yokluğunu duyarım.. biz insanız, insanoğlunun doğasında yoktur yalnızlık.. sevdiğimiz yaln ızlık, bir süre kafa dinlemek, biraz dinleenmektir.. ama bir bardak çayı bile anlamlandıran, bir kaç muhabbettir.. hani kahve bahane derler ya.. bahanelerimizi arttıralım derim.. ve her günü son günümüz gibi umutla, huzurla yaşayalım inşallah...
karamsar yanımıda severim aslında, gri bulutları sevdiğim kadar.. yağmura aşık olduğum kadar.. son yağan yağmurlarda gecenin bir vakti çıktım sokağa, ıslandım o yağmurun altında.. ve yine de sevemedim bu şehri.. çok severdim de ne oldu peki? şehir kendini sevdirmez aslında, şehir bize ifade ettikleriyle müsemmaymış anladım sonunda... evet İstanbul, sen de ben umutlarımı çaldırdığımda kırıldım sana.. sen de ben aşkı yitirdiğim de kızdım... ve şimdi sen de ben yeşerttiğim sevdaların gülüşlerini taşıyorum.. sanırım seni yine sevmeye başlıyorum.. ama burada yaşayacak kadar değil.. yine gitmeleri sevmek lazım... yine gitmek lazım...

17 Temmuz 2011 Pazar

geçmiş ve bugün

Bugün mutluyum, belki de sadece neşeliyimdir. bilmiyorum. adlandırmak da istemiyorum aslında. bildiklerimden yana yoruluyorum zaten. bilmediklerimi irdeleyerek sorgulayım hayatı.. ummadığım anda bir mesaj geldi, beni gülümseten, beni güldüren, beni düşündüren. tek aşkımın G & S olduğunu anlatan bir mesaj.. bir kaç gündür kırılışlarımın çığlıklarını susturmayla uğraşıyorum.. ve sanırım gömdükçe bazı şeyleri yüreğime, biraz daha ölüyor, biraz daha yeniden doğuyorum.. biliyorum ki hayat bize hep yalan söyler..

geçen haftamı anlatmak istiyordum aslında, geçen hafta bugünümü. yani pazar günümü.. 14 sene sonra Bakırköy dedim.. 14 sene sonra ilk kez gitmiştim büyüdüğüm yerlere, çocukluğuma, anılarıma, çalınan umutlarıma... eskiydi, aynı kalmıştı Kartaltepe mahallesi.. okulumu gördüm, yaşadığım iki evi gördüm. öğretmenimi aradım, ve malesef bulamadım.. arkadaşlarımla oynadığımız sokakları ve parkı gördüm.. meydanda yürüdüm, her yer hatıra doluydu.. bir çocukluğum yoktu ama, acı hatıralarımda vardı, mecburiyetlerimde vardı... içim içime sığmıyordu ama.. dopdoluydum maziyle.. ermeni vee rum mezarlıklarını gördüğümde, mezarlıklardan korkmadığım geldi aklıma.. oralarda büyümüştük ne de olsa.. ermeni arkadailarım vardı, rum arkadaşlarım.. eski bir yerleşim birimiydi Kartaltepe mahallesi.. tren istasyonu eskiydi, parkı eskiydi.. ekmek aldığımız fırın bile yerinde duruyordu. Amine hatun camiisinde yazları Kuran-ı Kerim öğrenmiştim. okula o yolu kullanarak giderdim. vs.. hepsi geride kaldı sanmıştım. aslında bir hayat yaşanmaya devam ediyormuş.. biz fark etmeden devam ediyor.. ve farkında olduğumuz yalanlara o kadar kapılıyoruz ki, geçmişi kaybediyoruz.. özlemişim vesselam.. bir daha ne zaman mı giderim? ömrüm vefa ederse, yakında...

ve birisi İstanbul'a gelecekmiş.. dönecekmiş... bilinmez neymiş... bilmediklerimi irdelemeye çalışıyorum dedim ya.. bekleyelim bakalım seni hayat... unutmadan tek aşk G & S