12 Ekim 2011 Çarşamba

BOLU... ve benim hayatımdan bir kesit..

Kaç gün oldu yazamadım sana, kaç gündür ya yoğunum, ya yokum ya da hastayım. Hastalık bilgisayar başında olmama engel olmuyor, aslında bazen oluyor. Ama bloguma bir şeyler karalamaktan alı koymamalıydı, özellikle bu kadar zaman. Neyse.. merhaba…


6 gün önce, çok isteyerek, çok mutlu olarak şehir dışına çıktım. O kadar mutluydum ki, ağlamamak için zor tuttum kendimi. Otobüs yolculuğum fena değildi, METRO artık konuğumuzsunuz derdi eskiden, şimdi ne diyor anlamadım ya.. hostes kız çok iyiydi, hele uyarısı, sessiz bağırın demesi yok mu? Bağırtının sessizi nasıl oluyor? Bunu çözdüm, benim ertesi günü bunu deneyimlemem, tecrübe edinmemde harikaydı. İndik, sevgili Seyfettin abim bizi aldı, indiğimiz gibi, üşüdük. Bolu burası hele ekim ayında üşümemek imkansızdır. Ben ilk geldiğim yıl, Ağustostu, sene 1998 .. Abimlerle gelmiştik, abimler beni getirmek için gelmişti, kulağı çınlasın canım abimin, Adana’lıdır kendisi, ve dondu )) yünlü yorgan, battaniye ne varsa örtmüştü garibim  birazda sağlığına düşkündür  öyle başladı Bolu maceram. Çok güzel ve çok ama çok kötü anılarım oldu Bolu’da… çok aşırı değerli dostlara sahip oldum. Doğa harikası bir yerdir Bolu, Karadeniz’in batısında kalmasına rağmen, dağın etkisiyle, serin ve yağışlıdır, yeşildir. Ben severdim, depremine rağmen. 12 kasım depreminde ölümden dönmüş olsamda… seviyordum.


Ben orada büyüdüm, bir anlık sevinçlerin, bir anlık umutların, ruhunuzu öldürdüğüne şahit oldum. Aşk acısından, dedikodulardan öte dertler varmış ben orada yaşadım. 18 yaşımda ilk çocuğumu Bolu’da yitirdim. Tek başıma göğüs gerdim bir gece hastane odasında, bildiğim her duayı ettim, yine de Rabbim onu, şefaatçi olarak aldı benden. Acımı da tek başıma yaşadım… tek başıma.. 12 şubat 1999 günü, hayatımda dönüm noktasıdır, ilk evladımı kaybettiğim, en küçük evladımın varlığını öğrendiğim gündür… Bolu bana çok şey kattı ve çok şey kaybettirdi… çok hastalandım ben, bilgisiz doktorların yanlış, eksik teşhisleri ile sağlığımdan oldum, ve hastanede yattım uzun zaman. Evladımı kaybettiğim hastanede bu defada çocuk sahibi olamamak korkusuyla yattım. Ki ben en çok o hastanede anne olmak istedim. Üst katta bebecikler doğarken, ben hasta odamda, nefret ettiğim iğneler ve serumlarla günler ve geceler geçirdim. Allah’ım sevmiş ki beni, dert vermiş diyorum. Buna şükür. Ve ben o hastanede hiç anne olamadım. İçimde kaldı… bu gittiğimde de o geldi aklıma..

Ama hasta oldum gittiğim gibi, hem de ağır hasta, istediğim hiçbirşeyi yapamadım. Başka sefere inşallah diyorum.. nasipte varsa zaten orada yaşayıp, orada öleceğim. Dilek İngiltere ama, orasının olmayacağı aşikâr.. ben Bolu’da hem çok yalnız hem çok kalabalık yaşadım. Misafirimin haddi hesabı olmazdı, her gün ama her gün birisi olurdu, birileri olurdu. Ne günlerdi.. orada tanıdım ben Burcu’mu, Fatma’mı… orada çok dost edindim hem de çok çok…


Bolu değişiyordu, gelişiyordu. Ama havası aynıydı, güzeldi, ferahtı, dışarıdan fazla göç almayan elit bir şehirdir. Öğrenci şehri, asker şehridir. Nezih bir şehirdir.. yaşanılabilir kılar hayatı… fazla marka takıntılı bir şehirdir…

İlk erkek arkadaşımı gördüm Bolu’da yıllar evvel, sene 1998, yolda yürürken, tugay gazinosunun ve lojmanların önünden geçerken, nöbette b ir asker vardı, dizlerimin bağı çözülmüştü. Kötü terk etmiştik sanırım ondandı yada arkadaş askere gitmeden evvel bir gece annemi aramış, ben onu çok sevdim, ondan başkasını hiç böyle sevmedim, sen de annem gibisin, giderken bir sesini duysam demiş, ona söyle beni arasın.. ağlamış.. ben aradım mı? Hayır aramadım.. ben bir kez sildim.. bir kez sildiğimi yazmam… çok dilemiş sanırım, her nöbetinde karşılaştık, selamda vermedim, kafamı önüme eğip geçtim gittim. Sabah İzmir’den dönerken, 06:15 de nöbette, arkadaştan gece 01:00 de dönerken nöbette, bayramda sinemadan çıkarken nöbette, Allah’ım sevgilim olsa göremezdim ama .. çok sevmiş ki, geçenlerde en yakın dostuma yine beni sormuş, 15 sene sonra bile… sevsin… sevilmeyecek olanın sevgisini ne yapabilirim… o günü unutmayacağım .. söylediği sözleri… işte Bolu böyle bir şehirdi.. bana tuhaf, acı, güzel anılar bıraktı… evim var orada, kiracım elimde kaldığında, orada yaşamayı planlıyorum ömrüm yeterse… Yoksa ver elini Ankara, Batıkent… daha çok anım var.. ama hangi birisine el atayım… bahsetmekle bitmez… bitmeyecek olan Bolu sevdama sevgilerle…