5 Ağustos 2011 Cuma

akrabalar...

nefes aldığım süre seninim diyor .. dinlediğim şarkıda... bu şarkıyı 2 sene oldu dinlemeyeli. o gün tekrar indirmek geldi aklıma. o versiyonu daha güzeldi vesselam... bunu da seviyorum işte kendince... gün bitiyor, yeni hafta bitmek üzere, Ramazan ayından 5 gün bitmiş vaziyette. demek ki ömür vefa ederse, göz açıp kapayıncaya dek gelecek bayram dedikleri.. hani bize her gün bayram deriz ya, o bakımdan yalan yok... bana her gün bayram.. gerçek bayramlardan da fazla haz etmem o sebeple sanırım... ben fazla aile bağları güçlü biri değilim. malesef demek isterdim aslında, ama malesef diyecek b ir akraba eşrafım yok... hani en sevdiğim kuzenim ve dayım mevcuttur.. ama gerisinden uzak duruyorum. beni kullandılar, beni kırdılar gibi bir durum söz konusu değil. herkes kendi halinde, herkes kendi sürgün hayatını yaşıyor. ama iki yüzlü insanlardan haz etmem. hepimiz hata yapabiliriz bakın, bu doğanın kanunu. insanız, kusursuz olamayız.ama bir iki yüzlülük hali gelmiş gidiyor herkeste. bu sadece akrabalardada yok. geçenlerde, kuzenimle konuştuk telefonla.. uzun zaman somra, hani yani bir 13 sene sonra sanırım gerçekleşti bu.ablamı çok severim aslında, hem de tahminlerden çok. ama uzak duracağım dedim ya, baba tarafımdan. onu da göz ardı ettim o arada.. kurunun yanında yaşta yandı kısaca.. uzun uzun konuştuk. bitmişti evliliği... kısa sürmüş, evlendiği adam, emeği ile aldığı evini almış gitmişti.. yalnız değildi yada çaresiz değildi. benim ailem de bir o çaresiz değildir.. ama onu da kötü kırdılar... üzüldüm, elbet ötesi var ablam dedim.çocukken yanımızda kalırdı ablam, polisti, biz de kalırdı dayısı olunca babam... numarası 44 ile bitiyordu. nereliyiz biz dedi, dört dörtlük insanız Malatya'lıyız dedi. güldüm. evet idrak ettiğim bir gerçek vardı, Adana'lıyım demekten daha çok babamın memleketini seviyorum. hani yani 1 kez gittim çocukken Malatya'ya ama orası bana Adana kadar sığ, itici, sıcak ve işte neyse... denmemesi gereken şeyler olarak gelmiyor. ablama seni facebook'a ekleyim mi ablam dedim? ekle tabi dedi. ailemin olduğu bir hesabım var. sadece akrabalarım. hiç açmadığım bir hesaba ekledim. akrabalık bağlarım zayıftır ama sevdiğimide bırakmam. dayımın oğlu ameliyat oldu, kaç defa aradım sordum. dayımı seviyorum. dayımla büyüdüm ne de olsa.. babasını, anasını seversen danasınıda seversin işte.. bak öyle deyince aklıma kuzum Hayrettin geldi.. sarı civcivim mutlu akşamların olsun...

akrabalık bağlarınızı koparmayın der yüce peygamberimiz, ama akraba akrep gibiyse peki? teyze kızım, dayım, hala kızım, dayı oğlum yetiyor şimdilik...ya peki akrabalarım kaç kişi dersek, vallahi ne sen sor ne ben söyleyim sevgili blogum... :) anne tarafında ki tek GALATASARAY'lı benim.. baba tarafında da sanırım tek Ak partili benim... öyle uçlarda yaşıyorum :) uçlarda yaşamayı seviyorum.. bugün yalanlar üzerine yazacaktım ama yalan olanlar hakkında yazasım geldi...

4 Ağustos 2011 Perşembe

kendimden ve ben olmayan benden...

blogumu bu defa evden yazmıyorum. evde yazıcı olmadığı için dışarıya çıkmak zorunda kaldım. internet cafeye gelmedim ama hani genelde öyle oluyor ama ben her zaman geldiğim bir yere geldim. tercihlerimi yapmaktayım arada da bloguma birşeyler yazmak istedim. ne kadar ilgili bir blog yazarıyım... kutluyorum kendimi. tercihlerimde genel olarak ruh haletimi yansıtan yerleri yazdım. ilk tercihim radyo sinema ve tv... sonrası nerdeyse hepsi Türk dili ve edebiyatı... Sosyoloji var,Felsefe var. Mecburen yaz denilen de bir kaç yer var. Hani sevmediğimden değil, aksine sevdiğimi düşündüğüm bölümler. Ama başkası dediğinde ve o başkasının hayatıma karışmasını sevmediğimden sanırım tepkiliyim bugün...

İnsanlar tercihlerinin kendisine ait olduğu zamanlarda, hatalarından ders çıkarır kanısındayım. Çünkü, başkasına yüklemiyorsunuz o vakit yaşadığınız kötü olayların sebeplerini. Ben mesela, hayatımın hep en önemli kararını babamın vermesinden dolayı, mutsuz olduğum bir çok zaman onu suçlarım. İtiraz hakkımın olmadığı zamanlar geliyorda aklıma, içim hala yanıyor. Dile kolay bir ömrü onun yüzünden geride bıraktım ve o ömür geri gelmiyor... zaman en büyük ilaçtır derler ya, en büyük yalandır bu. unutmak zorunda olduklarınızı zaten unutursunuz... hani ilk ateş hali kalmaz, küllerde canınızı yakmaz.. Ama unutulmayacak olanlar var ya, ömrünüze mal olan, gözlerinizdeki bakışları buruklaştıran, işte onu zaman unutturamaz... neyse, geç oldu ama yaptım tercihlerimi.. ilk tercihim İstanbul Üniversitesi oldu. aslında nerdeyse hepsi orası bir kaçı açık öğretim ve bir kaçıda Karabük Üniversitesi olacak .. bakalım olur mu? olur mu olur :) neden olmasın.. bu sıralar güzel şeylerde başıma geliyor.. sen sebepken bana gülüşüm neler başıma güzellikle gelmez ki?

eve geçip, konserve hazırlayım diyorum. ve akşam için iftar hazırlığım olacak. fazla bir şey hazırlamıcam, sadece kendim için fazla bir şeye gerekyok. 1 bardak sütle sahur yaptığımı düşünecek olursam fazla da yemenin anlamı yok. tatlımda var. okumak için Oğuz Atay ve Tutunamayanları aldım sonunda.. Onu okumak istiyorum 724 sayfa. ne kadarda az yazmış ustam...
Olay,XX. yüzyılın ikinci yarısında , bir gece , Turgut'un evinde başlamıştı. O zamanlar daha Olric yoktu.. diyor Oğuz Atay ilk sayfada.. Olric ellerimde elleri yok derken, nasılda yüreğimi yakıyordu.. neyse okumak için uzun bir zaman lazım .. Dilerim nasip olur.. bugün öylesine ama çok şey karaladım..kendimden ve ben olmayan benden...

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Hoş geldin...

Gecenin ilerleyen saatlerini karşıladım yine.. yine ansızın bastıran bir yalnızlık çöktü üstüme.. yalnızlığı severim aslında, sevdiğim sessizliktir bir bakıma.. hani derler ya, yalnızlık Allah’a mahsus diye. Evet o açıdan bakarsak, insan oğlu yalnız olamaz. Yapamaz.. doğamıza aykırı bir bakıma. Can sıkıntısı değil içimde ki bir merakı bastıramıyorum şu sıra.. hep gidenlerden dem vurdum şu zamana dek, hep gidenin hayırsızlığı, korkaklığı veya gitmesi gerektiğinden bahsettim. Ya kalmanın ne olduğunu bilenlerdenseniz?

Evet ben kalmanın ne olduğunu çok iyi bilenlerdenim.. yarı yolda bırakılmanın ne olduğunu anlatmaya kalksam, ölüler konuşur muydu diye düşündürürüm sanırım… öldüğümü anımsıyorum, teşbihte hata olmaz derler…giden giderken benden hayat ışığımı çalmıştı.. hani beni bir uçurumun kenarından itmiş olsaydı da, o derece yaralardı, o derece kırardı her bir yanımı… gitmesi herkesin tercihi olabilir değil mi? Gidene kızarız, söveriz, nefret eder, lanetleriz.. çaresizliktir bunun adı, sizi aptal yerine koymasına içerlersiniz.. benim canımı alıp gitti bir zamanlar giden.. seninle bir geleceğimiz olduğuna inanmıyorum diyerek gitti.. geleceğini kurduktan sonra geri geldi.. bir kez gideni, hoş karşılar mı yürek? Asla..
sevmem sanmıştım onun ardı sıra, hoşlanırım birisinden, unuturum sanmıştım.. insan demek unutan demekmiş ya, ben de insan olduğumu hatırladım birden… şimdilerde kalbim bir başka çarpıyor.. bir başka yürek için atıyor… özlüyor.. biliyorum ki o da gidecek… bu defa kalan olmak bana koymayacak … çünkü giden gelişinde huzur verdi.. gidişi ile de kalbimi yerinden söküp götürmeyecek, kalbini kalbimde bırakıp gidecek.. özlediğim bir insan varsa, özletmeyi başardığındandır… hoş geldin dünyama ışığım… hoş geldin can özüm… söylenecek o kadar çok söz varken, söylenmesi gereken tek cümleyi söyleyesim var…
“ söyleyeceklerim kısa ve derin “ diyor ya şair Cemal Süreya, seni özledim…

2 Ağustos 2011 Salı

Türkçe

şu anda çok sevdiğim bir şarkıyı dinlemeye başladım.. çok çok sevdiğim bir şarkı.. bir ara özellikle 1 ay önce aşırı dinliyordum.. bu şarkıyı söyleyen kişiyi, pazar gecesi seyreettim tv de.. pek seyretmem ama denk geldi işte, çok güzel hareketler bunlar oyuncularından Oğuzhan Koç.. kesinlikle, harika bir besteci, harika bir söz yazarı... ve yorumu diğerleri güzel olunca göze çarpmıyor. gülen neşeli birisi.. kaldı mı öyle gençler.. hepsi karamsar, hepsi melankolik... küfürbaz olmuşlar.. dilimize sahip çıkmıyorlar.. kendilerine, geleceklerine sahip çıkmıyorlar. bu konu hakkında bir şey sordunuz mu da, eski kafalı oluyorsunuz. eski kafalı demek, dile sahip çıkmayla mı olur ki?
bir ülkeyi diliyle yozlaştırırsınız önce, dilini mkkullanmayan toplumlar, kültürlerini kaybetmeye başlar. bu sadece benim ülkemin gençleri için geçerli değil malesef.. tüm dünya gençleri şu sıra böyle. internet dili denilen kısır yazım şekilleri buna sebep oluyor. aslına bakarsanız, yarımlık içte olandır ve o çıkıyor zamanla.. okuyan genç sayısı bizim ülkemiz adına ağlanacak kadar kötü durumda malesef... okuması yazması ilkokul düzeyinde olan gençler var .. ne kadar vahim aslında bu konu... bencee işsizlik kadar kötü bir konu.. çünkü, eğitimsiz, kültürsüz gençler ordu gibi büyüyor... ve bunlar vasıfsız, sıfatsız insanların çoğalmasına sebep oluyor.. geçen gün bir şiir okudum, güzeldi, özeldi kelamları.. yorum yazan birisi vardı, bir kelimeye takılmıştı... vaveyla.. Türkçe kökenli olmayan bu kelimeyi neden kullandığını, şiir de gözü tırmaladığını anlatmaya çalışıyordu. anlatırken sığ kaldığını söylemek istedim ama tanımadığım gibi, tartışmaya açık birisi değildi. sığ idi... konu o değil tabi, bir başkası yorumuna itiraz etti, bense kısmen destekledim bayanı. Türkçe'mize sahip çıkmalıyız elbette dedim. Türkçe giderse, Türkiye elden gider dedim.. bunu inanarak söyledim. itiraz eden de haklıydı bir bakıma, Nedim beydi sanırım itiraz eden. Kürt kökenli bir vatandaştı, ben dilinizi iyi öğrettiklerini düşünmüyorum ve şiir de kelimelerin ne kökenli olduğuna bakmıyorum dedi, şiir sevgi dilidir dedi. Şiir sevgi dili midir ki? Ozanlar şimdilerde kin nefret kusuyor mesela? ben de bir şiir yazsam, Türkçe kelimeler alıyorum yazdıklarıma o zaman da mı yozlaşma başlaar dedi Nedim bey, diğer hanımsa, siz de dilinizde yazın. Arapça, Farsça kökenli kelimeler bizim dilimizde neden var dedi. Fransızca kökenli pardon bizim dilimize nasıl girdiyse o kelimelerde o sebeple var. Özellikle komşu olduğumuzu düşünecek olursak Fars dilini kullanan İran ile, ve Arapça konuşan komşu ülkeler oldukça dilimize vatandaşlarımız olsun, ticaret aracılığıyla olsun illa ki girer.. Bunları yadırgamamalıyız, biz birlikte Türkiye olduğumuzu yadsıyamayız bence.. Bayanın kendini savunma şekli çok amiyane idi, ve de savundukları kendiyle çelişiyordu... Çok okumaktan geçer dilimize sahip çıkmamız. Yozlaşıyoruz er gün biraz daha, sığlıklarımız artıyor.. Ne diyoruz anlayamıyoruz, anlatamıyoruz.. bugün yazmak istediğim konu çok geniş bir konu aslında,ama malesef, yüreğime yara olmuş bir konu..ve bilgisayar kullanımı dilimizi gitgide, bizden edenen önemli unsur..

aşktan yazmak isterdim bugün aslında.. ama aşk'ı yazdıkça tükeniyorum sanki.. ama tüketemiyorum kimseyi...

31 Temmuz 2011 Pazar

bugünlük böyle oldu...

bugün pazar ve ben seni özledim der bir şiirde.. en çok da İbrahim Sadri'nin yorumuyla dinliyorlar. Pek sevmesem de bu şahsın yorumunu,ama şiir işte diyorum.. şiir olmazsa olmazım değil.. olmazsa olmazım yazmak ve okumak üzerine.. müziksiz yapamam bir de... müzik dedin mi durur hayat ben dde.. gece 3 de bile dinlerim kulaklıklarımı takıp bir şeyler. o birşeyler mesela Tan olur.. bu sıralar, Berker Bırakma Ellerimi dinliyorum mesela.. çok çok özel bir şarkı benim için.. sözleri harika bence, yorum da hoş. içten amatörce ama içten... az sonra dışarıya çıkacağım. bir arkadaşımla görüşeceğim.. arkadaşım dediğime bakma blog. bacım o benim, canım ciğerim. fenerbahçe için beni silen uyuzum o ya :)))) 3 sene bitiyor biz tanışalı. 3 sene. sanal alemden dost çıkmazmış derler. çıkıyor öyle de güzel çıkıyor ki :) beni silse de küme düşeceksiniz inşallah :) geçen buluştuk kumpir yiyorum ben o patates cipsi yiyordu, diyor ki, Gül bacım ya, hep son yazım diye bir şey yazıyorsun ama bitmek bilmiyor hep son yazım diyorsun. o nedir? teleefondan baktığı için okumadığından, blogum o dedim. son yazdığım yazı manasında, taze yeni çıktı klavyeden gibisinden :) anladım haaa diyor. akıllı kızdır ama feneerli :) fenerli dedikçe şimdi aklıma danimarka geeliyor. sevdiğimden değil Danimarka'yı ya, hiç görmedim hatta merakta etmiyorum. Ama bir fanatik Danimarka gurbetçisi tanıyorum. fenerb ahçe için kahrolan... sevmiyorum ne yapayım feneri ama seni seviyorum. o sebeple de susuyorum artık.... sevdamın adı GALATASARAY...

bugün neler yazmak istedim, neler yazdım.. yazar mıyım dönüşte.. ? belki inşallah. formamı giyip çıkacam bugün... şeref maçlarda değil her zaman yürekte olmalı :))) armamız yeter bize GALATASARAY ....