"Sırf birisi "İyi geceler" demediği için.. İyi geçmeyen geceler vardır..."
Pablo Neruda böyle demiş işte... Ne kadar içten ve halisane bir itiraf.. Tercüman olmuş bir çok kalbin içinden geçene.. Mesela ben de bu söze inanaıyorum. Duymak istediğimiz güzel bir söz değildir, duymak istediğimiz, "O" dediğimizin söylediğidir.. Söylenmeyenlere ne denli kırgın olsamda, söyleenenleri özlüyorum sanırım. Can'ım diye başlayan her cümleye bir hasret türküsü yakıyorum. Ne hoştur hayat bazen, ve ne kadar boştur hayat. doluluk oranı nedir diye sorsalar kalplerimiz için, eh işte boş, dolu deriz. halbuki biz beynimizde severiz.. kalp dolu yada boş değildir. Edebi söylemlerle ne kadar içliyizdir farkında olmadan...
Herkes biraz gitmeyi sever, herkes biraz susmayı sever.. Herkes biraz uçlarda yaşamayı sever. Ben gitmeleri de sevdim yeri geldi, susmaları da sevdim, uçlarda yaşamayı da bildim..Ama saygısızlığı hiç sevmedim.. Saygısızları hiç sevmedim. Ve bugün bir şey fark ettim, çok severken, çok değer verirken, saygı görmemişim.. O zaman ne bu iç yangısı ? Biz kalben sevdiğimizi işte bu vakitler söyleriz, vazgeçemediğimiz zamanlarda.. Halbuki beyinde biter herşey deriz. Beyin de bile bitmezken, ruhta nasıl biter bazı şeyler? İçimde bir sürü soru işareti saklıyorum, içimde sessiz harfler biriktiriyorum.. Sesim soluğum sanki O'ydu da, sessizliğe gömülmüş gibiyim.. üstüme bir ölü toprağı atılmış sanki. dün birisi dedi ki, sen son bir kaç yıldır her şeyden vazgeçtin.. hiçbir şey umurunda değil, öylesine yaşıyorsun.. düşündüm, demek fark ediliyor dışarıdan da dedim.. ama fark eden, fişimin 2 yıldırdan fazla süredir çekildiğini fark edemedi. ve son günlerde, öyle bir yıkım yaşadım ki, bu defa tamirsiz bir duvar yıkıntısı altında kaldım. el uzatan da istememiştim oysa ki, nasıl olduysa, birisine bilmeden ben el uzattım.. ve o elimi yitirdim.. hani elini veren kolunu kaptırır derler ya, ben ruhumu kaybettim. düzelirim elbet, elbet geçer bu da.. insan demek "unutan " demektir.. unutmaya meyilli olmasak, aynı hataları yapmazdık..
şimdilerde biraz kafanı dinle diyorum kendime, kafamı dinlerken daha çok kendi içime korkmuyorda değilim. ölçüp, biçerken, kendime daha çok kızacağım muhakkak.. ama dediğim bir şey vardı, kimse sizi kıramaz. siz izin vermedikçe.. ve ben biliyorum ki, ben izin verdim bu defa beni kırmalarına.. isteyerek yada istemeyerek ben izin verdim.. şimdi bedelini ödüyorum.. pişman mıyım? hayır değilim.. ama acıyor içim... acıyor canım.. yokluğa mı, yokluğuma mı? bilemeiyorum.. bana bir gülüş yeterken, bir yokluk düştü payıma.. şimdi ben de gidiyorum.. benden gidenlere saygımdan, kendimden gidiyorum.. ruhuma ağır gelen , sana basit geldi... ve bu kez benden bir umut daha gitti..
canım acıyor demişken, bu sıralar, sağlık açısından da , kesilmeyen ağrılarım var. korkularım da var, ölmekten değil ama, ne bileyim, canım da çok tatlşı değildir aslında, ama güvenimi yitirdim sanırım doktorlara. ve onun yansımaları bunlar... hastanelerden bıktık sanırım, çok yordular beni. ve son olayla da darmadağın ettiler... şimdi ben bir doktora nasıl güveneceğim sorusu ile çırpınıyorum akşamları... hayırlısı olsun bakalım.. ölümden öte köy yok... aşk'tan öte yalan yok... bu ay da sensiz bitiyor diyerek susuyorum.. gelirim ömrüm vefa ederse, gelmezsem de hoş kal.. aşkını helal et...
15 Temmuz 2011 Cuma
13 Temmuz 2011 Çarşamba
en ağır cevap...
yine akşam ettik.. yine kırgınlıklar biriktirdik, umutlar gömdük belki de.. belki de gülüp geçtik herşeye. en ağır cevap susmaksa, sustuk hatta karşımızdakilere.. ben susmayı sevmem aslında, susmalardan yana hakkımı kullanmışsam, bitmiştir herşey.. karşımdaki insanın, anlamasını beklediğimden mi söylemem ki? sanmıyorum.. söylediğimde de anlamayacağını bildiğim insanlarda var mesela.. ama bazen vedayı hak ederiz, bir bitti sözünü dahi duymak isteriz. duyamadığımızadır bazen kırılışımız, bencilliktir aslında bunun adı.. bencilliktir, çünkü, bize verilmeyen cevaba içerlemişizdir. ben biraz içerlediğimi inkar edecek değilim. ama bir de aslolan var ki, ben olan bir bizi yitirmekten üzüldüğümden çabalamışımdır.. olmadı ama.. vazgeçme zamanı.. hayattan değil ama, kalbimden... gülüşlerimden... yine gülerim elbet, yine umutlar beslerim hayata dair.. ama şimdi biraz küsme vakti.. zateen küstüğüm o kadar çok şey var ki.. kırılmaktan korkarken, birileri seni kırsın diye, ellerine koz veren sizseniz, o zaman şikayet de etmeyeceksiniz.. şikayetim yok zaten. susmaları anlat diyorum şimdi yüreğime.. susmalardan yana ne çok söz birikti içime, yazsam mı ki? hepsi dilime açar olur mu ki?
dilime açar olmaz biliyorum.. kelamlarım küsken, dilime pelesenk olmuş bir suskunluk şarkısı söyler dudaklarım.. ve aslında, pişmanlıklarım arasına, seni seviyorum .. lu cümleleri katmayı sevmem.. sevmişseniz, söylemelisiniz.. var olmayanı, var etmelisiniz.. diyerek var olabilecek herşeye selam ederim.. saygılarımı arz ederim...
düşümde dahi gülmez oldum, benim için yaban o kadar çok şey var ki.. bu defa cidden kırıklarım canımı acıtıyor.. bu defa cidden, vazgeçişlerimi seveceğim.. bir kez daha böylesine kırılarak vazgeçmiştim.. geçmiş tekerrür mü ediyor.. belki.. belki de değil...
hor görme karşında birden dirilirim..
yok sayma inat eder gözüne görünürüm..
eğer beni öldürmek, silmek istiyorsan,
aklına bile gelmeyeyim...
Tan...
şu anda dinlediğim şarkının sözleri.. ne çok severim bu adamın şarkılarını.. off çekerim diyor.. off çekmek... offf offf...
neyse.. aslında ben bunları yazmak için gelmemiştim sana, ben pazar günümü yazacaktım sana. o günümü yazıp, ölümsüzleştirmek istemiştim içimdekileri aslında..
yazmak nasip olur inşallah..
ve en sevdiğim sözlerden birisiyle noktalar sunuyorum sana..
" uzun lafın kısası yoktur..!!! "
kısası olmayan laflarıma bir de uzattığım aşkları ekliyorum... eklentilerimle, düşe kalka ilerliyorum...
dilime açar olmaz biliyorum.. kelamlarım küsken, dilime pelesenk olmuş bir suskunluk şarkısı söyler dudaklarım.. ve aslında, pişmanlıklarım arasına, seni seviyorum .. lu cümleleri katmayı sevmem.. sevmişseniz, söylemelisiniz.. var olmayanı, var etmelisiniz.. diyerek var olabilecek herşeye selam ederim.. saygılarımı arz ederim...
düşümde dahi gülmez oldum, benim için yaban o kadar çok şey var ki.. bu defa cidden kırıklarım canımı acıtıyor.. bu defa cidden, vazgeçişlerimi seveceğim.. bir kez daha böylesine kırılarak vazgeçmiştim.. geçmiş tekerrür mü ediyor.. belki.. belki de değil...
hor görme karşında birden dirilirim..
yok sayma inat eder gözüne görünürüm..
eğer beni öldürmek, silmek istiyorsan,
aklına bile gelmeyeyim...
Tan...
şu anda dinlediğim şarkının sözleri.. ne çok severim bu adamın şarkılarını.. off çekerim diyor.. off çekmek... offf offf...
neyse.. aslında ben bunları yazmak için gelmemiştim sana, ben pazar günümü yazacaktım sana. o günümü yazıp, ölümsüzleştirmek istemiştim içimdekileri aslında..
yazmak nasip olur inşallah..
ve en sevdiğim sözlerden birisiyle noktalar sunuyorum sana..
" uzun lafın kısası yoktur..!!! "
kısası olmayan laflarıma bir de uzattığım aşkları ekliyorum... eklentilerimle, düşe kalka ilerliyorum...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)