20 Mayıs 2011 Cuma

Sabır

Güne anlam katan her adım bize tebessüm olarak geri döner mi acaba? Yoksa biz mi gülmek istemeyiz hayata karşı? Sorular yine birikiyor, yine anlamlar anlamsızlıklara karşı mücadele ediyor. Yadsınamaz gerçeklerim var herkes gibi, kimseye güvenmemek en büyük hedefimmiş gibi yaşıyorum. Kimseye fazla güvenmem belki de vakti zamanında tüm güvendiğim dağlara, tepelere, vadilere hatta denizlere kar yağdığı içindir bunun sebebi. Yaşamla ölüm arasında ki ince çizgiye benzer güven duygusu. Körü körüne güvenmek aptallık gibi geliyor bana, paranoyalarımızı tetikleyen güvensizlikte sağlıklı değil ama. Dengeyi yakalamak  önemli olan aslında. Atalarımızın dediği gibi; “ azı karar , çoğu zarar”  ama az kime göre sınıflandırılıyor? Ya da çok neye göre çok? Çayımızı az şekerli içiyoruz deyip, 2 tatlı kaşığı şeker atmak ve sonra şekerli içmediğim için çaydan zevk alıyorum diyen ama yadırgayan bakışların karşısında ne olduğunu bile idrak edemeyenlerin az’ı bizim çoğumuz olmasın?
Sabret yüreğim diyor şu anda kulaklarımda gezinen şarkıda…  Sabır   Ya Sabır… Rabbim’in güzel isimlerinden. Sabır dediğimizle cennetin kazanılacağını söyleyen Habibullah’ın sevgili peygamberinin sözleri var. Sabır sevabı ile cennet kazananlardan olur muyuz acaba? Sanmıyorum kendi adıma, sanmıyorum, çünkü; yorgun ruhum hiçbir şey yapamasa bile şükürsüzlüğü ile şikayetleri ile sabırsızlığın doruklarında geziniyor. Af diyorum sen affetmeyi seversin ve bizler buna güveniyoruz sanırım. İşte sana olan güvenimin sınırı yok biliyorum.Senden şüphe etmek gafletine düşürme Rabbim diyorum. Ve bildiklerimin hiç olduğunu kanıksıyorum bir anda. Ben sana kul olmayı bilmiyorum bu yüzden affet Rabbim.. bunu kaç dil yüreklice söyleyebiliyor ki? Laf arasına sıkıştırdığımız Allah affedicidir sözüne dayanmadan kaç yürek af ye Rab diyor ki gece kafasını yastığa koyduğunda? İnançsızlık denen batağıda gördüm zamansız bir zamanda kaybolduğumda. Biliyorum ne isnatsız ne mesnetsiz  bir iddia olduğunu. Geçmişe dönüyorum yine farkında olmadan, ardıma bakıyorum ve o boşluğu, kara deliği görüyorum. İçine çekmeye çalışıyor, o çalıştıkça içimde bir yarayı kanartıyor. Ama ben vazgeçmiyorum beni gerçekten sevenden. Havsalam almıyor Rabbim sensizliği.. Almadığı için de maziyi unutmuyorum. Nasıl bir kara delikte nefessiz, soluksuz kaldığımı hatırladıkça şükrediyorum. Düşmekte olduğum her dipsiz uçuruma son sözlerim, düşmekten hiç korkmadım, çünkü; hep elimi tutan bir güzelliği yollayacağını bildiğim bir Rabbim vardı.. her şeye herkese saygıyla tırmandığım her zirveden yüreğimi üşüten bir kar tanesi taşımadım yarınıma, her kar tanesi ile bir masumiyet işledi ruhuma.. İşte o kar tanelerinden biriyle cennet kapısında karşılaşacağım günü bekliyorum. Beklenen gün gelecekse, çekilen çile kutsaldır diyen kamyon arkası sözleriyle yazımı noktalıyorum.. Çünkü yol uzun ve kısaldığı yer de bir söz ile bekleyeceğiz Araf’ta…

1 yorum: