Yazmayı ne zamandır seviyorum ne zamandan beri yazıyorum hiç hatırlamıyorum diyemem. Çünkü hatırlıyorum 3.cü sınıfa geçtiğim yıldan itibaren günlük tutmaya başlamıştım..hatırlıyorum ne varsa aklıma gelen, o günü benim yaşımda bir çocuk önemli kılan ne varsa yazardım. O sene en acı yaşadığım olay ise anneannemin vefatıydı.. nur içinde yatsın çok çekti, kimse anlamadı mı derdini? anlamadı ya, rahmetli dedem, kendine beklediği ilgiyi ona hiç vermedi. çocuk yaşımdan hatırladığım bu.. yazları doğduğum şehirde geçirirdik hep. nasıl bir çocukluktu derseniz? çok afacan biri değildim ama köy yerine İstanbul gibi büyük bir şehirden gidince serbestlikten özgürlükten ne yapacağımızı şaşırırdık... sıcaktı Adana.. çocukluktan kalma belki de, sevmem hiç sıcağı.. yağmur aşığıyım, yağmur sevdalısı, yağmur tutkunuyum... hatırlıyorum samanlıklarda, buğday ambarlarında gezerdik. İncir ağaçlarından inmezdik, yanımıza bir kaç şişe su alıp akşam olana dek dönmezdik kuzenlerimle eve... annemler için sanırım büyük nimetti o hal...o zamanlar bu kadar kötü değildi sanırım dünya.. çocuklar yine kaçırılırdı hatırlıyorum, özellikle İstanbul'da. ve dilencilik yaptırmak için ellerini keserlerdi, gözlerini kör ederlerdi.. Bilirdik bunu evden uzaklaşmazdık, iyice tembihlerdi annem bize bu gerçeği... İstanbul'da çocuk olmak zordu o zamanlar. Şimdi ise çocuk olmak her yerde zor ve sanki suç...dün gece 3 e doğruydu sanırım ya da sabaha karşın 3 tü, gazete okumak için o günün gazetesini elime aldım ve okumaya başladım. ara sayfadaydı beni ağlatan, kanımı donduran haber. haber olmuştu 5 yaşında bir çocuk dünyaya.. oynaması gereken bir beden, kara toprağa karışmıştı.. hani ölümün yaşı yoktur bilirim, vakti saati de yoktur.. ama şekli beni mahveden oldu. bir anne olarak mı baktım olaya sanmıyorum sadece annelik yetmez bunu anlatmaya. insan yanımla dona kaldım.. bir küçük meleğe saldırmış, tecavüz etmiş ve boğup öldürmüş. o da yetmemiş, cebindeki 25 kuruşla dondurna yemiş. ne oluyor dedim ya? neyi alıp veremiyoruzdan öte de bir yerlerdeyiz.. başımızın üstünde bir sema duruyorsa rabbim'in merhametinden olsa gerek.. Taş yağmıyorsa başımıza, helak etmiyorsa o yüce Rabbim, ötelerde veremeyeceğimiz hesapların muhakemesinden sanırım. Burada başımıza dünya yıkılmış çok değil biliyorum,Asıl oralarda vereceğimiz hesap nasıl olacak merak ediyorum. Kanım dondu, kuzuma böyle bir şey yapsa birisi düşüncesini bile aklıma getirmek kalbimi sıkıştırdı.Ama insanız demek hatalarımız var demek yetmiyor sanırım. Bu insanlık değil ve malesef ben bu noktada adaletin tecellisinin vuku bulacağına inanmıyorum. En azından bu dünyada.. Düşman başına vermesin Rabbim bu acıyı :( içim yanıyor hala aklıma geldikçe... Ama bizler unuturuz malesef her acıyı, insan unutan demekmiş.. Unutmasaydık bu kadar mı berbat hale getirirdik dünya denen bu mekânı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder