sabahı karşılıyorum, bugün uyumadım.. uyku mu tutmadı, uykulara uykusuz kalmayı mı özledim bilemiyorum. bahane üretmek istediğimizde, bir sürü sebep bulabiliriz. ne de olsa bizler, haklı olmayı, haklı çıkmayı severiz. bugün 5 kasım 2011.. bayram arifesi bugün. o sebeple, oruç tutmaya niyetlendim kısmetse. aslında dünden niyet etmiştim ama br yavru kedinin gazabına uğradım. nasip diyelim. her şey nasiptir aslında. kabul etmesekte, başka isimler versekte..
saat 03:24'ü gösteriyor saat. bu gece oynadığım 6 wordabula ( scrabble ) dan 5 tanesini kazandım, 1 tanesinde, her ikimizde elimizde taşlarla oyunu bitiremedik. her ikimiz dediğimde, her defasında başbaşka oyuncular oturdu masama. bir kaç zamandır oynadığım oyunlarda genelde kazanıyorum. 3 senelik arkadaşım olan Ali'yi ise dün güzelce yendim. sevgili Ali'yi oyunus.com sitesinden tanırım. çok sevgili dostum gel özledim seni yenmeyi diyerek çıkmıştı yola halbuki ... eee rakibi küçümseme demişler.
bugün yani bu bugün dün oluyor, çok çok kıymetli ve ben de özel olan birisinin geçirdiği ameliyat sonrası ağrı dindirme konusuna eğilim gösterdim. hani, geçirdiği evreleri geçireceğimi düşündükçe hepten deli olacağımı fark ettim. beni bekleyen bir burun ameliyatım var. hiç ama hiç olmak istemediğim bir ameliyat. hayırlısı olsun. bu ameliyatı geçiren sevgili hastamın az daha rahatlaması için, epeyce sordum, soruşturdum. umarım dediklerimi uygulamıştır. ve şu anda umarım derin bir uyku çekiyordur. yanında olamadığım için bağışla... bağışla.. bağışla..
bu akşam, dayımı aradım. sesi o kadar üzgün geliyordu ki, sanki bilinçli bir arama yapmışım gibi olmuştu o esnada. halbuki, içimden gelmişti, dayımı özlemiş aramıştım. moralim bozuk gülüm biliyorsun işte dedi. bildiğim ne ise onu bilmiyordum bence. sonradan fark ettim ki, sevgili dayım, yenilmişliklerine üzgündü. Sivas türküsü söylemek geldi içimden. söyledim de.. dayım iyi insandır, sakin, içtendir, saftır... ( hiç erkekler saf olur mu sorusu geldi aklıma ya ) neyse, üzülme dayı ya dedim, üzülme. sen alış artık, bir kez başlar uğursuzluk dedim. zaten şikecisiniz diye teselli ettim. dayım epey üzgündü üstüne gitmemek adına kapattım telefonu...
bu ait olma isteğidir, bir siyasi parti, bir oluşum, bir taraftarlık, ait olma psikolojisine en iyi örnektir. konuşacak derin konular bulma, bir yerdeyim mesajı verme çabasıdır. fanatik bir taraftar olarak bunu kabul ediyorum. psikoloji merakımdan bunuda öğrenmiştim.
bir bayram daha geldi çattı.. bilen bilir beni, bayramlarla aram iyi değildir. anıların hücum etmesi midir, gurbetlik midir sebep bilinmez.( ki gurbetlik nedir onu önce cevaplamam lazım sanırım ) ama sevmem işte bayramları... umarım güzel geçer bayram... huzurlu, neşeli, adına yakışan bir bayram olur. Allah kesenin kurbanını kabul etsin, kesemeyene nasip etsin, kesmeyenleri ise ( parası varken ) affetsin...
bayram sonrası, doktora gitmeye niyetliyim nasipse. eklemlerime sanki, çivi çakıyorlarmış gibi ağrılar saplanıyor,önce dizlerimde başlayan ağrı uzun zaman devam etti, şimdilerde ise, kollarım, parmaklarımda ağrıyor. ve en kötüsü, kalbim ağrıyor son zamanlarda. hep, sinirsel olsa gerek dediğim ağrının, dedikleri doğruysa ciddi bir hastalığın habercisi imiş.. hayırlısı olsun. nasip her şey...
vizelerim yaklaşıyor, hiç ama hiç çalışmadım. ne yapacağım sorusuna cevabım çok fanatikçe olacak dermişim. GALATASARAY yazıp çıkacağım .. hahahah... şaka bir tarafa, bayram sonrası, kitaplara gömülmek niyetindeyim az da olsa. ne gereksiz ders şu Osmanlıca... ne gereği var, sanki osmanlıca konuşacağız bu saatten sonra. bilgisayar dersi de gereksiz. terimsel olarak çok itici geldi bana. bir de kitaplar akademik bir dille yazıldığından, boğuldum. sanırım bir 12 senede içime sindire sindire bitirim bu okulu. o da yetmez, edebiyattan tiksinirim ve nefret ederim gibi geliyor bana. ileriki dönemlerdeki derslere baktım biraz geçen akşam. Orhun ve Uygur Türkçesi dersleri vardı. aha dedim, normal Türkçe'yi konuştuk ya. onlar eksik kaldı. hadi bu dil, dilimizin temelidir diyelim. Almanca, Fransızca, İngilizce de ne oluyor? eğitim fakültesi bile değiliz yani. öğrenciysen öl diyorlar. kardeşim dünya kadar işim var. bir sınav yeterdi bana. vize final işkencesi nerden çıktı. bana yazık ya. kınıyorum sizi der ve edebiyatı irdeledikçe, yazılanların, çizilenlerin, ciddi manada edebiyattan uzak olduğunu fark etmeye başladım. şu görüyü, tasvip edersem diyee korkuyorum bir gü.. kibirli bir yaklaşım olacak ama, ki ben öyle olduğuna kanaat getirmişimdir her zaman. " sanat, sanat içindir. " belli bir kesim cidden edebiyatı özüyle yazmaya, yapmaya çalıştı mı, kesinlikle ama kesinlikle yazılan, çizilenin kelime cümbüşü olduğunu anlıyor. bu işe cidden gönül verenler fark ediyor sığlıkları. ben mesela, öğretmen olmak için hareket etmediğimden, edebiyatı, sanatsal olarak ele aldığımdan hepten bocalıyorum. yazdıklarıma şiir demiyordum evvelden, şimdi ise yazdıklarıma, ne diyeceğimi düşünüyorum. karalama kelimesi dahi, beni utandırıyor... emeksiz yemek olmaz.. ve emeksiz kelamlar, kalemi yoruyor beyhude yere... hayırlısı olsun bakalım. hayırlısı olsun inşallah
geçenlerde sevgili bir büyüğüm, ( burada bir sevgili büyüğüm olacaktı ) kitabı çıktı TİMAŞ yayınlarından. 1.ci baskısını tez vakitte okumamı istiyordu, görüşlerine ciddi anlamda güveniyorum ve diğer basımları bu doğrultuda hazırlamak istiyorum diye defalarca rica etti. bu nasıl bir onur verici istektir anlatamam. daha okulumun özünü dahi bilmezken, okuma birikimime güveniyordu kıymetli aile dostum, sevgili büyüğüm. onlardan çok şey öğrendim. iyiki girmişler ailecek hayatıma..
başka neler yaptım, alış veriş yaptım kızlarıma,bayramlık aldım. ben gezmeyi çok sevmem.2 yere baktım, uygun, temiz, güzel bir şeyler aldım. çok şükür bunuda alabildik dedim. sevinsinler düşüncesi işte. yoksa ihtiyaç dahilinde değil bayramlıklar. bakalım nasıl geçecek bayramları ? bu bayram uzun zaman sonra, babamla olacağım aksilik çıkmazsa. bayram... bana her gün olan..
uzun zamandır sevgili kız kardeşim Reyhan'la görüşemiyorum, sıkıldım açıkçası. özledim, mesajlaşmıyoruzda fazla, sanırım telefonu bozuk. ve canım kardeşim Murat, benimle acaip uğraşıyor sıpam.elime geçersin elbet kuzu... sorarım sana bunları...
sahuruda arada hazırladım bakalım. aslında ben olsam sadece süt içer yetinirdim.ama kızım için hazırlamak zorunda kaldım. o acıkırım endişesi ile yaşıyor. koca yaz 24 gün tuttu oruç 10 yaşında olan kızım. Rabbim daim eylesin içindeki sevdayı, inancı.. Allah herkese hayırlı olanı nasip etsin. zorlamayı sevmem, saygı duymak en önemli olandır bence.
ve asıl yazmam gereken önemli olayların ikincisini sona bıraktım sanırım. ilki sevgili hastamdı tabiki... ve yıllar öncesinden gelen bir insanı yazıcam şimdi. ben 14 - 15 yaşımdayken bana ciddi ciddi aşık olan, ömürlük seven birisini.. bir yanlış anlaşılma , bir çocukluk hatası yüzünden, hiç sevme, sevilme şansımız olmamıştı. o çok ama çok sevmişti. bana baktığında, sanki tüm dünyası benmişim gibi düşündürürdü. sevgilim değildi,erkek arkadaşım değildi. siyah saçları, yeşil gözleriyle, uzun boyuyla, çok yakışıklı biriydi. bense uzak dururdum ondan her daim. çokta efendiydi, çokta beyefendi, ahlaklı, mahsun, içten, saf biriydi. facebook'ta adını yazdım ve beğeni yaptım paylaşımlarına. ama bunu bir aşk yada sevgi gibi bir hissiyatla yapmadım. ona açıklamam gereken bir hayat kıssası vardı. ve onu aaçıklamakla yükümlüydüm kendimce. şaşırdı, işin tuhafı hala seviyor. ama saygın bir dostluğa merhaba dedik.. sadece arkadaşlık. zamanında olmayan, şimdi asla olmaz. ama eskileri konuşmak gülümsetti ikimizide. okulun önüne az gelmeedim seni bir kez oldun görmek için dedi. evinin önünden çok geçtim dedi. o zamanlar cep telefonu yada internet böyle yaygın değildi elbette. yoktu hatta desek yeridir. çok severdi ama bunu bilirdim. işte öyle... eski bir anının, yansımasıdır bugünlerde tebessüm ettiğim.. dilerim iki cihan saadeti yaşarsın ailenle sevgili Murat... dilerim cennette, eşinle ve çocuklarınla huzurlu bir hayatın olur...
mutlu bayramlar Türkiye'm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder