2 Kasım 2011 Çarşamba

karma karışığım...

dünden beri içimde bir sıkıntı vardı. dünden beri yorgunluk halim had safhadaydı. gülesim gelmiyordu, keyfim yoktu.. ve akşam akşam içimden bir ses telefonu eline al diyordu. işte o sese uyduğum an, kalbimin fişini çektiler sandım. aradığım numaranın sahibiyle değilde, telefonu açan, tuhaf insanla muhatap olunca, elim ayağıma dolaşdı, nefesim birden düzensizleşti, bir an ne yapacağımı bilemedim. ne yapacaktım aslında, o da ayrı bir konu. az öncee ameliyattan çıktı dedi, sadece ayağından mı ameliyat oldu dedim yoksa burnundan da ameliyat oldu mu? bu telefona çıkan arkadaşı, hala boğmak istiyorum. ne tür bir arıza mıknatısıyım bilmiyorum ama telefonda dahi çektiğimi biliyorum arızalı olanları. ne zaman narkozdan çıkar, kendine gelir diyorum, 1 saat, 1,5 saat sürer dedi. ben sizi o vakit yine rahatsız ederim diyorum. o hala kim olduğumu soruyor. acaba ben siz kimsiniz diye soru sordum mu? fazla meerak neden iyi değildir ki!!!

1 saat sonrayı nasıl ettiğimi, nasıl geçirdiğimi bilmiyorum, dua bile edemedim. ameliyata gireceğini demediği için, daha da çok üzüldüm. heyecan yapıp, meraklanma diye demedim dedi, kendine geldiğinde mesaj atıp, konuşacak hali yoktu sanırım. hiçbir şey diyemedim. teşekkür etmekten başka. kadere bak ki, ilk tanıştığımızda, onun ısrarıyla doktora gitmiştim ve bana burun ve ayaktan ameliyat telkin etmişti doktorlar. ve ben o arada, onun yokluğuna kızıp gitmemiştim. ve o geçeen hafta bir tansiyon rahatsızlığı ile yere düşmüş ve ameliyatlık olmuş. olaya bak, kader ne ağlar örüyor. benim olmam gerekenleri o oluyor. dilerim kalbime yansıyan hastalık ona yansımaz... veda ettim kendisine...


gelelim gelen aya, kasım aayını hiç sevmem. sonbahar mevsimini o denli sevsemde, kasım ayını hiç sevmem nedense...

beynim duracak gibi oluyor bazen, öyle yoruluyorum ki düşüncelerimde, ruhumda. bugün bu sabahta öyleydim. wordabula oynuyorum dağılsın aklım diye.. çok seviyorum kelime oyunlarını. ve tavla,okey, batak vs oyunlarını ise hiç oynamayı bilmiyorum.kumarbaz bir babanın kızı olunca, nefret etmek normal olsa gerek... ve 3 harfim kala yenildim. bir kaç kez yazı yazacağım diye dikkatim dağıldı ama.. iyi oynadık yine de.. seviyorum bu oyunu.2007 de keşfetmiştim. yeni üye alımı uzun zamandır yok. o sebeple kimseyi davet edemiyorum oynamaya.. orada sevdiğim bbir kaç dost kazandım.. batmadji.. yani, nam-ı diğer Muhammed Fatih Batmacı, kadim dostumdu, çokta iyi birisiydi, ve di-li geçmiş zaman diliminde kayboldu gitti. aslında kaybolmazdı, bir gün çok üstüme geldi, kırdıkça kırıldı. tamir olur sandık dostluğumuz bu defa da, başkası için bitti. şimdilerde nişanlı canım arkadaşım, her daim dualarımda ama... çok güzel bir kızla nişanlı.. bana çok yakında oturuyor ama gidemiyorum gönlünü almaya, gönlümü almasına izin veremiyorum. ama dua ediyorum... çok mutlu olsun batmadjim.. beni elektrik çarpmışa döndürürdü oynarken.. öyle fenaydı...


dedim mi ben, kasım ayını hiç sevmediğimi.. dünle birlikte daha da pekişti. biraz sıkıntılı bir zamana giriyorum farkındayım. aşar mıyım? elbette aşarım. neler aşmadık ki, bunuda elbet, Allah'ın izniyle aşarım.


mercan dede dinliyorum, bu dinlediğim tınılar, çok farklı bir sentezden oluşmuş sanki. gerçekten, doğu ve batı karışımı olmuş. bazen dinliyorum, iyi geliyor. sabahta bana iyi gelen fakat ağlatan bir türküyü ney eşliğiyle paylaştım. Kütahya Pınarları... eşsiz bir ney dinletisi.. içime dokunuyor.

masama bir oyuncu oturdu.. nicki, enaniyet.. yani ego.. benlik.. arapçası ile karşıma çıktı. acaba bu bir mesaj mı?

bazen Nora Roberts'ın bir kitabında dediği gibi bakıyorum hayata, herşey bir işarettir anlayana, bir sinyal verir gitmen gereken yön sana.. dünde öyle oldu, içimdeki ses ara dedi, aramamam gereken bir vakitti, aradım ama. benden sakladın ama kalbimi hesaba katmadın dedim...


kim kimin kalbini hesaba katıyor ki? hangi arkadaş, hangi dost, hangi aile bireyi? kim kimin kalbini, kalp diyerek görüyor ki? benim kalbimi oyuncak gören çok... yine Yılmaz Erdoğan ve Ankara şiiri geldi karşıma.. ne şiir ama, ne yorum, ne ruh, ne asalet...

aslında Ankara'yı anlatırken, Hakkari'yi de geziyorsunuz mısralarda.. çok dokunduruyor, düşündürüyor. farklı bir zaviyeden bakmanızı sağlıyor.. ustam işte.. ne desem beyhude..


Allah, telefonum çaldı, birden kapattım refleksle, kızım kartıyla aradı uzun zaman sonra. bugün biz eve geç geleceğim dedi, arkadaşıyla ders çalışacakmış. dersleri iyi şükür. telefonumu eline geçirdi mi bahsettiği arkadaşıyla yarım saat konuşuyor. öldürecek bir gün beni.. geçen günde, küçük, oyun satın almış. bir mesaj geldi, oyunu satın aldığım için teşekkür edip, giriş şifresi veriyordu. delirdim resmen.. ya size ellemeyin demiyor muyum bu telefonu? diyorsun anne. neden elliyorsunuz evladım.. takan yok. şimdi de, aston martine aldım oyunda diyor. hey güzel Rabbim..

Tan ve Ziyan başladı... susarım, sözümü tutarım diyor. bir sözüm var ve ben bu sözü genişlettim. sana yemin sana söz, Ali'm olmayacak.. ve sebebi olmayacaksa, başka sebepte olmayacak...

bu arada oyunumuz 220 ye 140 puanla devam ediyor. ve tabiki enaniyet nickli arkadaşım 140 puan ile beni takip ediyor... şimdi buna enaniyet deniyor.. kendi enaniyetim kabardı maşallah demeyeceğim...


seni özledim diyemeyeceksem, aşık olmanın ne anlamı var?

evet sevgili, seni özledim diyemeyeceksem doya doya, sana aşık olmanın ne anlamı var söylesene bana?

anlam senken, anlam aramanın anlamı mı var? al işte sana cevap ruhsuz... yazacak çok şey var, çok şey.. o kadar çok dolu ki içim. ama uykum var. geç yattım, ağlaya ağlaya yattım. grup 84 söyle adlı şarkıyı dinledim uyumadan evvel.ve Avril Lavigne I love you adlı şarkıyı dinledim. çok güzel bir sözcüktür sevgi sözcüğü.. söylemek bile susturuyor oysa ki beni...

ben sana dayanamam yarim ben sana aldanamam...

tüm vazgeçişlerime bir selam yolluyorum.. birinizden birinize elbet vazgeçmedim diyerek dikilirim karşınıza.. ama o güne dek, hoşçakal vazgeçişim...


desem ne olur ki?

seni çok özledim.. seni çok seviyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder