Bugün güzel bir gün.. hava yine yağışlı, hava yine kapalı… ama bence güzel bir gün… içim kıpır kıpır. İçim tuhaf, sıkıntılı, özlem dolu, neşeli. Kıpır kıpır diyorum çünkü, yarımda olsa aşk dokunuyor yüreğime.. çok pesimist yaklaşsam da umut kelimesine, bilsem de sonu yok, bu defa gülesim var .. inanasım var, belki diyesim var… eylemsi hareketleri soyuttan somuta taşıyasım var… kalbimin kalbi, zamansız zamanlarda kaybetmek istemiyorum seni…
İçim tuhaf dedim, bir bilinmez sıkıntı da var, bugün kardeşimin yaş günü, erkek kardeşim 29 yaşına giriyor. Yarınsa onun kızının yaş günü, 4 yaşını bitiriyor kuzum. Onları gördüm rüyamda, kardeşimi ve eşini, hayır olsun diyorum. Hiç yapmayacağı bir şeyi yapıyor ve eşine vuruyor rüyamda kardeşim, eşi gitmek için hazırlanıyor. Karşısına çıkıp yapma diyeceğim ama diyemiyorum kadına, gitme diyemiyorum. Ama o neden önünde durduğumu anlamış gibi, abla, sen bari yapma diyor. Sen bu süreçten geçtin der gibi.. susuyorum, anlamamazlığa vurabileceğim bir cümle değil bu.. belki bir gün kadın olmak videosu bilinç altıma yerleşmiş dün. Bilemiyorum ama kardeşim vurmaz eşine diyerek içim rahat. Ama sonuçta erkek değil mi? Kardeşim de olsa, erkek erkektir. Aslında kadersizliktir her iki taraf açısından. Erkeklerin hastalıklı, ruhsal bozukluğu olduğunun ispatıdır. Doktora, uzmana gerek duyulmayan bir şiddet emaresi değil direkt teşhisin adıdır. Allah kimseye yaşatmasın. Bilirim… bilmektense ben utanıyorum…
Özlem dolu diyorum çünkü kalbimin kalbini özlüyorum.. neşeliyim, arkadaşım sağ salim Ankara’ya ulaşmış. Hiç görmeden sevdiğim dostlarıma bir dost daha eklendi. Epey hayalimiz var onunla, bize dair olanı ise, Kızılay’da bir kahve içmek, AnkaMall’da sinemaya gitmek. Ama şayet o vekil olursa, bunları yapamayız diyorum. O ise neden öncesinde yapar, sonra millet için çalışırım diyor. İnşallah canım inşallah.. o da terazi ben gibi, her terazi böyle harika değildir. Bana böyle harika olduğunu hissettiren birkaç teraziden birisidir kendisi. Çok özel ve çok harika bir hanımdır kendisi. Adını vermek istemiyorum, yerli yersiz bahislerimde, geleceğine dair bir nokta işareti kalmasın akıllarda. Ama ona dedim ki bir gün, bak göreceksin, Ege’li muhtemelen Ayvalık’lı birisi çıkacak karşına, zor imkansız dedi ama bak bu sabah mesajında demiş ki, Ayvalık uzak ama Muğla’lı birisiyle tanıştım demez mi? Koordinatları karıştırsam da, Ege ‘li olacak demiştim işte … maşallahım var..
O kadar ısrara dayanamadım ve sonunda Salı günü doktora gittim. Aşırı yağışlı bir günün ıslak hastasıydım, doktor her zaman ki gibi kronik uyuzluk emareleri gösteriyordu. Adamı gördüğüm anda ağrılarım gitti, psikolojik olarak benim ağrılar hep kaçar beyaz önlüklü görünce. Öyle de oldu maalesef. Neren ağrıyor diyor, bütün eklemlerimi kontrol etti vesselam ağrımadı. Bu ne bakıştı be adam, senin yanından ayrılmasam mı ki ? Ağrılardan kurtuldum. Odadan çıktığımla dirsek ve dizim ağrımaya başlamaz mı? Parmaklarımda gezinen ağrılar ise cabası, kan verdim, film çektirdim. 2 ayrı test istedi daha büyük bir araştırma hastanesinden. Ve kalbin için kardiyolojiye gözükmelisin dedi. Dün tahlil sonucuma baktım bilgisayardan, 2 değerim düşük ve yüksekti. Gerisi normaldi şükür. İlginç olan kansız değilim … bugün iç hastalıklarından randevu aldım, yarınsa kalpten alacağım. Off bitmek bilmeyen çile hastaneler.. benim bir doktorla evlenmem lazım. Başkası beni paklamaz sözüm yıllardır var. Bu gidişle gerçek olacak, adam benimle evlendiğine mi yanacak, sonunda, ihtisas yapmak için elinde canlı biri hep olduğuna sevinecek mi muallakta bırakan bir soru … gülüyorum…
Salı günü hastane dönüşü, kaç zamandır şiirsel yazılar yazamadığım geçti aklımdan, acı çekmiyorum ondan mı ki dedim? Yazamıyorum, yazdırması gereken kişi tatile mi çıktı ki sebep olmuyor diye de düşünmedim değil.. ve dün bir şeyler yazdım bir anda. Açtım bilgisayarı, bir de şarkılarımı açtım, veda şiiriydi. ( aslında yazdıklarım şiir değil ) git diyebildim yüreklice içimde ki aşka… ve gitme demek içindi tüm cümlelerimin özeti… okudu mu yazdıran bilmiyorum, okudu diye ümit etsem de, belli olmaz.. okumamış olması da muhtemel… video olarak ekledim, Yıldız Tilbe’nin sevdiğim çok sevdiğim ve şu anda dinlediğim bir şarkısıyla birlikte güzel bir şey çıktı. Yazıda sonradan okuduğum hatalar, eksikleri fazlalıklar vardı ama anı yakalamak çabası düzeltmelere fırsat vermedi. Olmayınca olmuyor yazamayınca yazamıyorsun gerçekten… acıtıyor mu bu peki, bazen.. bazen hissetmiyorsun ama hissizleştiğin için hissetmiyorsun. Laf olsun diye yazmak daha kolay… hissetmek ise.. bambaşka..
Bu arada, kaç gündür, kaç zamandır diyeyim hatta, edebiyatçı olmadığım halde, ki edebiyat öğrencisiyim ve edebiyatla ilgileniyorum ama edebiyatçı nasıl olunursa daha artık, şiirini okumamı isteyen kişiler, yada yorum yaptıklarım, beni mükemmeliyetçi olarak yada eleştirilerimin, yorumlarımın yapıcı olduğunu, çok önemli olduğunu düşünüyormuş. O kadar gözde büyütülecek bir kriter değilim aslında. Tevazu etmiyorum, edebi olarak eleştiremem asla. O düzeye erişemedim ama okur olarak göze batanları söylemek istediğimde sadece erkekler açık buna bir de Tülay… bu ne ya, eleştiri olmazsa, kör sağır birbirini ağırlarsa bu edebiyat olmaz ki, çoğu şiir dahi değil, nesir olarak yazar gibi yazmıyorlar mı? Okurken ürperiyorum, siz amatörsünüz ama amatör olup, kitapları olmayıp, çığır açan şairler yok mu? Sadece dergilerde ( ki günümüzde bunu internette edebiyat portalları almış vaziyette ) yayımlananlarla bile antolojileri, kitapları çıkan şairler var.. bunu bilerek ben amatörüm vs açıklamalarından nefret ediyorum. Açık olun biraz, ben açık olduğum için 6 sene önce yazdıklarımla şimdi arasında 1 adımda olsa değişim kaydettim. Okumuyoruz, dinlemiyoruz sonrada kör sağır birbirini ağırlasın diyoruz. Siyaset oldu mu, kuru gürültü sözcükler sarf ediliyor ama edebi eleştiriler oldu mu, emeğine sağlık, kaleme sağlıkla kuru kuru yalanlar söyleniyor. Öyle miydi ya ? ülke elden giderken, Tanzimatçılar, kırıcı ama bizlere güzellikler bırakmaya sebep olan tartışmalar yapmadılar mı? Abartmak ha? Edebiyat her şeyin hissi dökümüdür.. boş iş diyenler, dünyalık diyenlere gelince, mevlid okurken, ilahi dinlerken yine bir edebi eser ürünü ile müşerref oluyorsunuz.. şiir ve yazı ile tasavvuf edebiyatından faydalanıyorsunuz. En sevgiliye yazılan şiirler, kasideler, benzetmelerle güzelleşiyor.. o 571 yılında doğan bir peygamberdi demek ne kadar yalınsa, 571 yılında bir güneş misali doğdu gül kokulu peygamber demek daha iç ısıtıcı… edebiyat boş olamaz.. ama bunu basitleştirdik, her şeyi basitleştirdiğimiz gibi…
Öğleden sonra hastaneye gideceğim ama öncesinde Zeynep bacıma uğramayı planlıyorum nasipse. Birlikte bir öğle yemeğine çıkmış olalım di mi ama :)
Vesselam beklemelerdeyim.. zaman en güzel yalanın adı, zaman bekleyişlerin adı.. zamansız zamanlara sesleniyorum, ruha ve bedene sığmayan bir aşkla sevmeyi, sevilmeyi nasip et diye dua ediyorum….
ve eklemeden edemeyeceğim, yarın 18 kasım ve Alacakaranlık Şafak Vakti vizyona giriyor. yarın geceye yer ayırtabilirsem gitmeyi planlıyorum. gönül isterdi ki, kalbimin kalbi ile gideyim.. Kalbimde götüreceğim artık onu.. bu filmi film olarak, görsel olarak beğenmiyorum, eser olarak, kurgu olarak aşık oldum. Ahlakçı bir yazar Stephanie Meyer. evlilik dışı cinsel ilişkiyi o kadar çok yanlış buluyor ki, ( keza bencede öyle ) evlenmeden karakterlere birlikte olma şansı asla vermiyor.. ve cinsel unsurlar ön plana çıkmıyor, ta ki bu son filme dek, ki kitapta yine cinsellik açısından bir tutku yok. Ama görsel sanatlar olarak nasıl sunacak ki yönetmen ve yapımcı... di mi ama? yıllardır aşklarını takip ettiğimiz insanlar bir şeyler yapsın istiyorlar ( oyuncuların sevgili olması ise filmde ki iticiliği bir nebze olsun azaltmış ) ben sevmem müstehcen sahneleri, ama onlar utanmıyorsada yapacak bir şey yok... anlayacağınız, serisini en az 4-5 defa okuduğum romanın filmini görmeek için 14 aydır bekliyorum. profil fotoğraflarımı süsleyen filmin sondan bir önceki serisi.. nasip mi seyretmek bilinmez elbette. niyetimiz o yönde... profil resimlerimi ayıplayanlar çok olduğundan ve ben uyarıları güzelce söylemeyenlerden, bana karışmalarından nefret ettiğimden dolayı for ever twilight diyorum... aşk bir tan vakti yüreklerde buluşsun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder