4 Haziran 2011 Cumartesi

affedebilme yetisi...

bana karamsar diyor bazı dostlar.. bazılarıda cıvıl cıvılsın.. ben nasıl gözüküyorum diye merak etmiyorum. bir çok dostuma göre, çok aşığım ve aşkımı duyurmaya çalışıyorum...ama aşk'a inanmıyorum .. ne tezat değil mi? Aşk'a inanmayıp, aşk'ı yazmaya çalışmak.. belki bulurum umududur bunun adı... ve çoğu zaman pervasız, itici de olabiliyorum... olduklarım ve olmak istediklerim diye bir şey yok. benim ve benliğim bunlar.. yaşam hepimize anahtardır.. açabilene kilidi taşıyabilene...

güzel nedir sorusuna, baktığımdır diyebilmektir cesaret.. aptallıkla karıştırılanlara sözüm yok ama yürekten gelene de saygım çok... umudum var her zaman, çünkü müslüman ümitsiz olamaz.. onu yaratana sığınmayı bilmeyen müslüman olamaz.. ama siyahları severim ben, grileri severim.. yarınlara taşınan hüzünler olmasa mutluluğun değeri olur mu hiç? acı da yerinde güzeldir..söz uzun hayat kısa... ama sevdiğim bir Kahraman Tazeoğlu şiirinde der ki; " uzun lafın kısası yoktur!" aynen altına imzamı atıyorum. uzun lafın kısası yoktur... ve ben kısalardan kesmeyeceğim...

ama unutmamalı ki, kimse ölümsüz değildir.. ölene dek ölümsüz yaşayanların hatalarının bedeli ağır olur.. ve ne kadar kırılmayacak sansakta, yüreğimizde kıracak bir yer bulurlar.. kırılmalara dayanıklı olmak için, esnek yaklaşmalıyız hayata.. ama sevgili arkadaşım Atilla'nın dediği gibi, tamamen affetmeden eremezsin masumiyete der.. gerçekten affedebilmek dileğiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder