26 Kasım 2011 Cumartesi

öylesine, gelmişten, geçmişten. bugünden....

sabah sabah yazasım geldi, dolu epey içim. dolu hem de taşmak üzere, boğmak üzere beni. hem çok mutlu, neşeli, hem çok mutsuz, bitkin olabilir mi insan? bu kadar uçlarda gezebilir mi? aynı ruhta 2 ayrı ruh halini yaşayabilir mi?


BEN YAŞIYORUM!!!!

işin ilginç tarafı, ben bu kadar maharetli olamam ya.. aynı şarkıyı defalarca dinlediğime göre, epey kızgınım, üzgünüm birisine karşı. Özgür Akkuş ve Gökhan Türköen yorumunu dinliyorum. Kayıp Şehir... sana gelsin desem... sana dediğimde sen bana mı demesen? sen kendini bilsen..

dün bir arkadaşım kalktı sordu, bu kadar seni üzen kimdir diye? kem küm ederken söz bulamadım. gidip ben diyeyim diyor, her yazdığıma bakmayın diyeceğim, her yazdığımda bir ruh yangını alev alırken, büyük bir yalan söylemiş olavcağım. gidip o ne diyecek, o gibi kaç kişi var? benim yürek çağrımı duymayan, sizin sesinizi duyar mı?

bu şarkıyı yazarken ne düşündü acaba yazan kişi?

sev sevme seni seviyorum...

neyse, iyi şeeylerden bahsedeyim mi? 2003 te tanıdığım, çok eski bir dostumun öğrencisi geliyor bugün bana inşallah. 2003 öncesinde Bolu'ya ilk yerleştiğimde tanışmıştım Ayten ile.. Ayten benim 1998 eylülün de tanıştığım bir öğretmen arkadaştı. çok saf, iyi niyetli, değerli birisiydi. ve deprem sonrası Bolu'dan gitmişti.. belli aralıklarla görüşüyor olsakta araya mesafe ve zaman girmişti elbette. bir gün evden çıktığımda, onu ve yanında bir kaç genç kız görmüştüm. Burayı kazandılar yardımcı olmaya geldim diyordu. kızları göz ucuyla bakıp geçmiştim. İçlerinde birisi vardı ki, benim hayatımın 4 senesine ve her derdine, kederine ortak olacakmış, nerden bilebilirdim. hayırlı olsun diyerek, yanlarından ayrıldım. kader bizi orada kesiştirip ayırmamıştı Burcu'mla..

bir kaç ay sonra bir arkadaşım, bak seni kızlarla tanıştıracağım demişti, her zaman ki tanışma selamlaşma faslı ve sonra isimler unutulur diyerek baktım galiba olaya. kızların hepsi birbirinden güzel ve harikaydı. yarısı Türkçe öğretmenliği öğrencisiydi. abla sen ne zekisin neden okumadın soruları beni boğuyordu. her tanıştığım insanın bana bunu demesinden bıkmış usanmıştım. öncelikle babam sormadan evlendirdi demek ağrıma gidiyordu. sonrasında işin aslı, şimdi adını bildiğim ama o vakitler bilmediğim bir isim vardı. Çetin Doğan... 28 şubat post modern darbeyi yaparak, İmam hatip'lilerin önünü kapatmış ve bunun yanında tüm meslek liselilerin hakkını gasp etmişti. Okuma şansım yoktu açıkçası, yoksa okusam karışmayacak birisi ile evliydim. olmadı her soru ise içimde ukte kalan bir hayali yaralardı... neyse.... neyse neyse....

onları çok sevmiş, çok sık gelip gitmeye başlamıştım. sohbetleri, neşeleri, içtenlikleri beni mest ederdi. Fatma vardı birde, soğuk gibi durur, çekingen davranırdı. Bir gün evlerine gittiğimde elimde poşetlerle, o vardı evde. Yemek yapıyordu. İşte Fatma'mı da o vakit tanıdım... o kadar soğuk olmadığını, aksine epsrili, zeki olduğunu, sadece gözlemlediğini fark ettim. böyle başladı benim 2003 ten 2007 ye dek kardeşlerimle tanışmam. ikiside Türkçe öğretmenliğinde okuyorlardı. ve sayelerinde bir de Kadir Ali ile tanıştım. Kekeç oğlan dünya harikası idi. Ali bir gün bizi yemeğe davet etmiş ve kızım halısına kusmuştu. neler geldi sabah sabah aklıma, abla bırak temizlerim diyor ama, hepsi hiç kusmuş bir çocuğun eseri ile bir arada kalmamış gibiydiler ... şimdi 2 çocuk babası Ali kardeşim. Allah bağışlasın. sıra kız kaardeşlerimde inşallah diye dua ediyorum. Fatma Siirt'te öğretmen ve evli. evlendiği insanı internette tan ımış olması ise çok ilginç... çokta mutlu elhamdülillah. Mardin'den yeni atandı Burcu İstanbul'a.. gitmek istediğim halde, her hafta ya bir şey çıktı, ya hasta idim. ama o dün akşam arayıp, abla geliyorum evdeyse sabaha dedi. Eşi ALES sınavına girecekmiş. geceden börek yaptım, yaparkende facebook dostlarımı kattım .. seviyorum sizleri. ve gece gece Nazlı Nur Yılmaz isimli, şair, ressam dostum, kardeşim İstanbul'dayım dedi, geçen defalarda görme şansım yoktu. Hemen görüşüyoruz diye ısrar ettim. diledim ki Avrupa yakasında olmasın güzel dostum. tam da Kartal'dayım demez mi ? elhamdülillah dedim. çok özlemişim mesajlaşmayı. hani yani yazılarını takip ediyor beğeniyorum ama mesajlaşmıyorduk. yeni hattımı kimseye vermiyordum ama Nazlı'ya güvensizlikten değil, unutmuşluk vermeye vermeye numaramı.. onun resimlerine hayranım mesela... resim yapamam asla, kabiliyet meselesi.. ama şair olmasamda yazarım.. içimden geleni yazmazsam, çatlarım biliyorum...

Burcu'm gelecek velhasıl kelam... inşallah inşallah. hava kapalı bugün. ve ben mutluyum... geçtiğimiz hafta b ol bol Zeynep bacımı gördüm. Hastaneye gidişimde her defa uğradım. bu haftada hastaneye gideceğim, 2 defa hem de, ekstradan çıkan bir sıkıntı olursa bilmem tabi. kalbimde bir sorun varmış, ne tür bir sorun bilmiyorum. EKG de sorunlart vardı. ve devamlı bir kalp ağrısı var.. romatoloji sonuçlarımıda alıp, o uyuzluk emareleri gösteren doktora gitmemde bu hafta içinde olacak büyük ihtimalle. ne sevgi dolu bir adamdı ki, gördüğümle onu ağrılarım kesildi. ne adammış ya : ) hala gülüyorum o uyuzu düşündükçe, dokundukça bana ağrıyor mu diyor, hayır diyorum. be adam 24 saat ağrımasa ne olacak ki, ağrım var işte. ağrım olmasa gelir miyim senin yanına ? kendinden geçmiş vaziyetteydi. yan alan yapıyormuş akıl küpü. neyse dur bakalım içimden bir ses kötü bir şey çıkmayacak diyor. en fazla iltihaplı eklem romatizması çıkar en fazla yani. bir de en fazla kalp kapakçıklarım eriyor ve kan kaçırıyor olabilir ki bunu sanmıyorum. belki kapakçıklarda minimal bir daralma ya da kalınlaşma olabilir. belkide sinirseldir. umutluyum bak.

UMUT kelimesini sevmesemde.. uyuyorum işte çağrılara. öyle işte, ben iyiyim diyecekmişim, iyi olacakmışım. pozitif düşün, iyi bulutlar gelsin üstüne, negatif düşün, fırtına kopsun tepende.. nevi şahsıma münhasır söz olsun bu da ...

desr çalışmaya çalışıyorum, bazen müthiş anlayıp, iyi gidiyorum. bazen çalışmaya çalışmayı beceremiyorum. nazar etme diyordu geçen gece birisi... sen de oku üfle o zaman demiştim. okuyup üflememiş demek ki.. yada yokluğuna vurmuşum baltayı... hayırlısı olsun bakalım. haftaya Bursa'ya gitmek istiyorum ama daha uzun süreli gitmek istersem şubat tatilini beklemem lazım. haftaya gidersem şubat ayında gidemem. kararsız kaldım. hem de çok kararsız kaldım.. hayırlısı olsun bakalım...

bugün Nazlı ile buluşacağım inşallah. evladı ameliyat olmuş, çok üzüldüm. şimdi elhamdülillah daha iyiymiş.

bu arada hafta içi atamalar için başvurdum. 15 tercih hakkımın 4 tanesini Hakkari'ye yazdım. orayı çok merak ettiğimden olsa gerek .. aslında görmek istediğim bir yer. şaka bir tarafa, en milliyetçi Kürt'lerin yaşadığı yer orası. nymiş dertleri merak ediyorum. kızımsa, anne ne kadar terörist varsa, orayı yazmışsın dedi ağladı. ya ölürsen.. ölürsem kısmına bakma dedim, ölüm yazıysa mekan ve yer değişse bile ölürüm. nasiptir o, takdir-i ilahi... ve nerdeyse yazdığım her yerde tanıdıklarım var. Denizli'de dostum, Samsun'da kardeşlerim, Bayburt'ta kardeşlerim, Tokat'ta öğretmenim, Diyarbakır'da dostum, Siirt'te Fatmam, Batman'da yok ama orayada Midyat yakın... ıykkkk .... Şırnak'ta bir dostum var. atanan arkadaşlarım çoğu. Adıyaman da kuzenim var. Trabzon da aile dostum var. bir tek Çanakkale de yok. Bartın'da eski komşum var. Çıkması zor ama ben denedim. bu arada, şu sevgili romanımı yazmaya devam etme kararı aldım. olmuyor böyle, kaç kitap sahibi, bana güvenip, kitabımı oku, eleştir, fikir ver sonraki basımlar için fikir ver yorumu yapıyor. ve kaç şiir yazan dost, yorumlarım, eleştirilerim için teşekkür edip, rica ediyor. ne kadar hoş bir duygu. ben öğretmen olamam yok. ben editör olmak istiyorum bu bölümü bitirince ya. hayırlısı tabi ki herşeyden önce. bugün çok mu uzun yazdım? bitirip fırına gideceğim zaten... arada Nazlı'yı aramam lazım.

Hilal olmasa bu aralar bu kadar gülemezdim. varlığı huzur veriyor, dinginlik veriyor. her daim dilimde duasın canım... iyi ki varsın... ve Sinem bana olan sevgisini öyle yoğun hissediyorum ki, o böyle sevdikçe beni, sevmek, sevilmek güzel diyorum. Asuman'ım, Behiye'm, Kübra'm var böyle can-ı gönülden seven.. Tülay'ımı unutmadım iyi ki var canım..

Zeynebimi ve Hatice'mi saymıyorum zaten. Uğur'um Tosun'um, güzel kardeşim var ayrıca, dün bana fotosentez ve organik maddeleri soruyordu. hayatta bilmem, formülleri bulup yollar mısın ablam diyordu. iyi oldu fen ile yıllar sonra karşılaştık... ve Murat'ım, canımın canı, bitanecik kardeşim, bu aralar sıkıntılı. hepsi geçecek inşallah. en sıkıntılı sabahların aydınlığı parlak olurmuş. derdin derdimdir gülüm ablam ve gece 2 de mesaj atan Reyhan'ı boğmak istiyorum. o saatte kötüyüm diye bana mesaj atılır mı? aklım çıkardı yerimden ya, ulaşamasaydım herhalde kalp krizi geçirirdim. deli kızzzzz. izahatta yok sadece kuru bir mesaj. seni çok seviyorum bitanemmmmmmmmmmmmm........


ve sen sen var ya sen.... iyisin değil mi? iyi olmalısın.. ben bunun için dua ediyorum hep....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder