Siz bir ihanetin anatomisini anlatmak isterim.. önce yılan gibi koynunuza sokulurlar, severler (!) , sayarlar (!) , size insanmış gibi yaklaşırlar… kanınıza işlemektir önce gayeleri, adına sevgili dersiniz, adına aşk dersiniz, adına maalesef ama dostluk dersiniz..
Önce size gülümserler, el uzatırlar, avucunuzun içinde hissedersiniz yalanın sıcaklığını… ihanet kokuyordur aslında hava, siz anlayamazsınız.. ihaneti sindirmektir size düşen nasıl olsa… yalanları içinizde duyarsınız, kulaklarınızdan önce.. aşk değildir her zaman sizi kör eden, dost bildiğiniz insancıklarda katiliniz olabilir.. katil diyorum, ağır itham gibi gelse de, ruhunuzun, güveninizin katilidir dost(!) larımız…
Ben ne yaptım sorusu sizi paramparça eder, güvendiğiniz insana ne yaptım ki, bana bunu yaptı sorusu var ya, size aslında cevaptır aslında. Siz ona değer verdiğiniz için hak ediyorsunuzdur.. o yılanken siz on a insan gibi davranırsınız.. başında nerden bilebilirdim diyecek olursunuz, ama cevap yine bellidir. İnsanız , çiğ süt emmişiz…
Hepimiz hata yapar mıyız? Evet hepimiz hata yaparız, hepimiz defalarca kez hata yaparız. Zayıfızdır, kul acizdir, kul boş anlarına yenik düşebilir. Allah ise affedendir, merhametinin zerresi ile ayaktayız biliyorum. Ya peki bir hatanın uzatmalı olması nasıldır?
Yüzünüze baka baka size gülerek söylenendir.. Siz dertlendikçe o size dert olur gizliden gizliye… bir yalana tutunmak, uçurumun kenarında dolanmak gibidir, ha düştü düşeceksinizdir, elinizden tutması gerekenler, sizi uçurumun en dibine itenlerdir.. işte ona dost (!) deriz.. benim için o kavram 1996 yılında ölmüştü. En yakın dostum öldürmüştü.. daha yok demiştim daha yok.. dahası varmış.. doyumsuzluk örneği sergiliyorum.. hatasız değilim elbette, olamamda, insanım, insanız.. olur hepimizin hataları. Ama kendimizi iyi sanmak hatası yok mu? İşte orada biter hayat… hayat dediğimiz, yalanlardan ibaret olmamalı.. ama benim karşıma kim çıktıysa yalan söyledi, kim çıktıysa iki yüzlülük etti. Hani hep derim,birazda kendimize dönüp bakalım diye. Ama ben yalan söylemezken, yalan söylenmesini anlayamıyorum. Ben neysem oyum dediğim zaman,hayatımı anlattığım vakit, aptalı oynadığımdan değil, canıma can kılmak istediğimden o insanları kendimi sunuyorum..
Ve dost dediğim pervasızlar o vakit karşıma çıkıyor.. pervasızlara kapıyı açan sizken, ne denir ki onlara? Susuyorum dedim, sus yüreğim dedim.. hain ben miyim ki? İhanet ben miyim ki susayım? Herkesin adı yalan, herkesin adı ihanet olmuş.. ben benden olmuşum, siz sizden olmuşsunuz, kimin umurunda.. ama kalır elbet ahlarda.. kalır elbet… ihanet edenin, haini de olurlar.. hainlerinde sonu olurlar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder