18 Eylül 2011 Pazar

siz hiç kendi içinizde öldünüz mü?

siz hiç kendi içinizde öldünüz mü?



evet hiç kendi içinizde öldünüz mü? verdiğiniz kararlar sonucu, gelenler yüzünden, aymazca gidenler yüzünden hiç kendi içinizde öldünüz mü? kendi cümleleriniz, hiç boynunuza geçen yağlı urgan görevi gördü mü?

ben kendi içimde öldüm.. ansızın gelenler yüzünden, aymazca gidenler yüzünden.. verdiğim kararların bedelini öderken , kendi cümlelerimin ipini, çektim.. sehpayı defalarca tekmelediler, defalarca tekmeledim..

ben kendi içimde ölürken, bir ağlayanımda olmadı, bir dua edenimde. bir başımaydım, o bilinmezlikte.. güven kelimesinin, yalan kadar tehlikeli olduğunu öğrendiğimde, geç değildi, ben yine umut denen hain bir kelimeye boyun eğmek istedim. umut, fakirin ekmeği.. aslında umut, geleceğin katili... bugün karamsar değilim, aksine gerçekleri yazasım geldi.. olanla biteni yazasım geldi.. beyaz gülün bile gölgesi siyahken, nesinden bahsediyorlar ki masumiyetin, aydın günlerin... gün aydın olmaz aslında, parlak bakmak isteyen sen olursun her nasılsa...


saklandığım yerlerden çıkmak istemiyorum şimdilerde,korkuya esir olmak değil bunun adı, aksine ders almak.. ders aldım mı peki? yaşadıklarım ne vakit ders almama sebep oldu ki?

ben ders alsam da, unutkanlıklarım diz boyu oldu hep.. unutmama sebep olanda umuttu.. belki iyi olur bu defa umudu...

umut fakirin boğazına, düşlerine, hayatına takılıp, öldürüyor..

aşk'a inanmazken, aşk'a şiirler yazmak... aşk'tan bir canavarmış gibi bahsederken, elime aldığım kitaplarda ana temanın aşk olması .. ne yaman çelişki.. ölmeyi seviyorumdur belki.. belki de yetmiyordur bana bir kez ölmek!

üzerime devrilen kaç güven yalanının altında ezildim? kaç kez aşk denen denizde, terk ediliş fırtınasında savruldum?
kaç defa dürüst olduğum için, yalan duydum? unuttum.. unuturken umudu aldım heybeme.. acı çekmeyi seviyorum sanırım.. buna mazoşist mi deniyordu, sadist mi deniyordu? hatırlamıyorum şimdi...


bugün pazar.. en sevmediğim gün.. ama bir sendrom meselesi yüzünden değil benim sevmeme nedenim...
bir güne özel hayırlı pazarlar denmesi.. mutlu pazarlar.. iyi pazarlar denmesi.. neden salı günü için bu yok?

cuma özel bir gün... ama ya pazar? yatıp uyumak mı güne anlam katıyor acaba? anlamsız o kadar çok şey var ki.. hiç yapmam dediğim şeyler yapmaya başladım şu sıralar.. ve sonumu hazırlıyor gibiyim.. benden oluyorum..
göze aldığım ölmek mi? yoksa öldürülmek mi?

farkında olmadan ölürüz, bilmeden yoklara karışırız.. ben fark ederek ölüyorum.. ben bilerek yok oluyorum.. yalandan hoşlanmazken, YALAN oluyorum..

noktalıyorum.. neyi mi? belki yazımı, belki de yok oluşlarımı... ikilemdeyim ama bire düşeceğim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder